YÜKSEL ERİŞ ESANSÇI MIYDI?..


Adana’da doğdum büyüdüm. 1950’li yıllarda bu kentte seyyar esansçılar vardı. Bunlar yanlarında küçük tahta bir bavulla dolaşırlar, uygun buldukları yere hemen tezgâh açarlardı. Tezgâhları kenarları biraz yüksek ve bölmelere ayrılmış büyük bir tahtaydı. Tahtadaki değişik bölmelerde sıra sıra küçük şişeler bulunurdu. Esansçının elinde küçük bir enjektör, bir şişeden biraz koku çeker ve çevresine sıkardı. 

Özellikle genç delikanlılar esansçının önüne birikir ve değişik kokuları denerlerdi. Esansçı enjektörü şişeye batırır ve istenilen kokudan isteyen şahsa biraz sıkardı. Esansçı bu şekilde satış yapardı işte…

Bir yerde tezgâh açtığı zaman, kimse yoksa, “Esansçı geldi!.. Esansçı geldi!..” diye bağırırdı. “Nereden aklına geldi?..” diye sorarsanız, Yüksel Eriş Antakya’dakilere bomba yapmayı öğretti mi, öğretmedi mi tartışmasından geldi. 

Yüksel, aklı başında bir devrimci, esansçı gibi çantasında malzemeyle dolaşıyor. Malzemesi esans değil; saat, pil, tel, ampul, vb. Yani, sembolik saatli bomba yapma malzemeleri. Bir yerde tesadüfen arama olsa, seyyar bombacı gibi dolaştığı ortaya çıkacak. Bunu düşünemeyecek kadar da aptal yani. Üstüne üstelik Antakya’ya da ilk kez gidiyor. Esansçı değil bombacı geliyor anlayacağınız. Yahu bunlar ne zavallı insanlardır. Siz Yüksel Eriş’ten saatli bomba yapmayı öğrenmiş olsanız ne olur, öğrenmemiş olsanız ne olur!.. 

Mihrac Ural ve avanesinin hayatta yaptığı doğru dürüst hiçbir iş olmadığı için bu kadar düşmüşler. Bu kadar basit şeylerden bile prim yapmaya çalışıyorlar. Yalan söylüyorlar, orası ayrı ve bu kadar basit bir şey doğru olsa bile ne olur…

– “Yüksel bize saatli bomba yapmayı öğretmişti!..”

Bak sen! Yüksel’in kendisi bu işi o kadar bilseydi, saatliyi yaparken daha dikkatli olur, bombayı patlatmaz ve hayatını kaybetmezdi.

Ama diyelim ki ondan öğrendiniz. Ne var ki bunda. Mesela ben Yüksel’den öğrenmedim. Ne oldu yani, bir şeyim mi eksildi!

Yüksel’den öğrenmiş olsaydım, fazla bir yanım mı olmuş olacaktı…

Yahu bunlar ne zavallı insanlardır. İnsanın hayatta yaptığı doğru dürüst bir şey olmayınca, işte böyle şeylere düşüyor. Yüksel bize saatli bomba yapmayı öğretmişti!.. 

Rıza öğretmiş olsaydı daha mı kötü devrimciler olacaktınız. Hele benden öğrenmiş olsaydınız hepten hapı yutmuş mu olacaktınız. Öğren de kimden öğrenirsen öğren, yeter ki doğru düzgün öğren. Ötesi önemli değildir…

Yahu ne zavallı insanlar bunlar. Pardon, unutmayalım. Yüksel, Mihrac ile temel kadrosu Ali Fuat’a saatli bombayla birlikte tabanları yağlamayı da öğretmiş. Nebil, ABD Adana Konsolosluğu’na saatli bomba koymuş ve arkasına bir bakmış ki, daha bomba patlamadan gözcüler pırr diye uçuyorlar…

Kabahat onlarda değil. Kesin bunu da Yüksel’den öğrenmişlerdir!


4 Temmuz 2011