ÖRGÜT VAR MI, VAR, AMA HANGİSİ VAR?


Şu kaderin cilvesine bakın! Bu site kurulduğundan beri her fırsatta “böyle bir örgüt artık yok, 1988’de tarihe karıştı” demiştik. Mihrac Ural, Mehmet Yavuz ve o sırada bunların yanında olan bazı tipler ise, “Hayır, örgüt var!..” demişler ve söyledikleri yeterince ciddiye alınmadığı için olsa gerek, “Biz Acilciler” diye bildiri bile yayınlamışlardı. Bildiri, şimdi kaç kişi olduğunu hatırlamıyorum, değişik kişilerin isimleriyle imzalanmıştı.

Bu tipler, bırakın Acilciliği, politik insanlar olmaktan bile o kadar uzaklardı ki, “Acilciyim” demenin ya da bir silahlı mücadele örgütünden olduğunu ilan etmenin bedeli olduğunu bile bilmiyorlardı. Acilciler’i, “Mihrac Ural’ı Sevenler Derneği” sanıyorlardı. Gizli filan da değillerdi, hepsi de kabak gibi ortada olan kişilerdi. Polis bunları topladı ve arkasından haklarında dava açıldı. Fakat o ne!

20 kişi mi ne, polis tarafından toplanmıştı. Tıpkı yıllar öncesinde Mihrac Ural’ın içinde bulunduğu operasyonlar gibi. Polis bu örgütün bir yanından girdi öteki yanından çıktı. Ve bir kişi bile örgüte sahip çıkmadı. 

Yahu ayıptır, bırakın Acilcileri, herhangi bir örgüt bile bu kadar düşmez. Bunlar ise düşmediler, zira zaten düşmüş insanlardı. “Örgüt yok!..” diye tutturdular.

İyi ama polis uzun bir izleme sonucu bunları almıştı. Polisin elinde, bir bölümünü ifadelere dayanarak yayınladığımız, msn kayıtları ve telefon görüşmeleri vardı. Polisin elinde mutlaka örgütün ünlü genel sekreteri Mihrac Ural’ın “örgüt vardır” açıklamaları da bulunuyordu. Ama ne yapalım, bu sözde aslanlara pabuç pahalı gelmiş olacak ki, Mihrac Ural’ın ifadesiyle, “Siyasi savunma yaptılar!..” ve “Örgüt yoktur!..” dediler. Mihrac Ural ve çetesinin siyasiliği bu kadar!

Örgüt var... Önce bunu açık olarak belirtmek gerek.
Örgüt yok değil, var... Ama hangi örgüt var?

Örgüt denilince biz hep devrimci politik bir örgüt düşünüyoruz. Halbuki başka çeşit örgütler de var. Örneğin, bir casusluk örgütü de örgüttür. Kirli işlerle uğraşan bir yapı da örgüttür. Dolandırıcı bir şebeke de örgüttür. Bu tür örgütlerin başka isimler kullanması da yeni görülen bir olgu değildir. Siz değişik isimlerdeki babaların kurduğu örgütlerin “kumar, dolandırıcılık, organize fuhuş örgütü” gibi isimler taşıdığını hiç duymadınız mı?

İşte Acilciler adını taşıyan örgüt de bunlara benzer bir örgüttür. Bunlar o kadar komik ve devrimcilikten uzak insanlar ki, isimlerini ve gerçek işlevlerini açık olarak yazınca, “kendilerini ihbar ettiğimizi” söylediler. Eğer böyle yapmak ihbar etmek ise, evet ediyorum ve bundan sonra da edeceğim. Muhabarat’ı gizlemek, Muhabarat’ı dolaylı da olsa savunmak benim işim değildir. Muhabaratçılar, bu örgütün faaliyetlerinin deşifre edilmesinden doğal olarak rahatsız olurlar. Bu onların sorunudur, beni hiç ilgilendirmez. Hele de bu Muhabaratçılar, Acilciler adını kullanarak devrimci hareket içine girmek istiyorlarsa, bunları teşhir etmek devrimci bir görevdir.

İki yıl kadar önce Ankara’da ülke çapında dağıtılacak merkezi bir yayın organı çıkarmayı planlıyorlardı. Bu amaçla büro bile tutmuşlardı, ama faaliyetleri deşifre edilince vazgeçtiler. Antakya’daki bir dernek adına Çatı Partisi’nin faaliyetlerine katılmaya kalktılar. İlgili toplantılara katılan Mehmet G. adlı şahıs, daha biz söylemeden, herkes tarafından Muhabarat olarak bilinir oldu. Adamın adını bu kadar yazıyorum, zira herkesin söylediği aynı: Gariban bir tiptir, Mihrac Ural’ın kuklasıdır. 

Kendisini Acilciler olarak adlandıran bu çevrenin Suriye’de değişik ticari faaliyetlerde bulunduğunu zaten biliyorduk ve polis ifadelerinde örgütsel faaliyetlerini ticari faaliyet olarak isimlendirdiler. Suriye’de ihale almanın, ticari faaliyette bulunmanın, Lazkiye Ticaret Odası Başkanı ve Mihrac Ural ile ilişki içinde olmanın, aynı zamanda Muhabarat ile yakın ilişki olmadan mümkün olmadığını herkes biliyor. 

Sen istemesen bile Muhabarat sana yapışır ve kendisiyle şu veya bu oranda ilişki içinde olmadan Suriye’de iş yapamazsın. Suriye ile bir şekilde ilişki içinde bulunup da Muhabarat’ın şu veya bu şekilde çengel atmadığı insan bulamazsınız. Ve bunun da böyle olduğu herkes tarafından bilinir.

Biz, bizim adımızı kullanarak karanlık faaliyetlere giren insanları tabii ki teşhir edecektik, ortaya çıkaracaktık ve öyle de yaptık. 

Buna ek olarak, Mehmet Yavuz’un gerek polis ifadesinde gerekse de sonraki açıklamalarında belirttiği karanlık faaliyetler geliyor. DYP üyeliği, Mersin İl Başkan Yardımcılığı, bu partiden genel seçimde milletvekili aday adaylığı ve Mehmet Ağar’dan alınan pusula ile Emniyet Genel Müdürlüğü arşivine giriş... 

Önceden yazmıştım: Bu durum devrimci harekette bir ilktir. Hem devrimci, hem DYP üyesi. Sıradan bir üye de değil, sorumluluk taşıyan bir üye. Üstüne üstelik bir de devrimci!.. Bu tipi teşhir etmeyeceksiniz de ne yapacaksınız?

Kendini devrimci imiş gibi yutturmaya kalkmadan, DYP’li mi olursun, MHP’li mi olursun, orası bizi ilgilendirmez. Hele Mehmet Ağar’dan alınan özel pusula ile arşive girmek var ki, böyle bir kişinin Acilci adını kullanması ve devrimci geçinmesi ancak karanlık niyetlerinin olmasıyla açıklanabilir. Bunları defalarca ve defalarca açıkladık ve açıklayacağız. Bunu açıklamak bizim için görevdir ve bu görevi eksiksiz yerine getireceğiz. Bu tür tiplerin ensesinden inmeyeceğiz. 

Sonuçta şu söylenebilir: Örgüt var, ama işte böyle var. Hiyerarşi var. Ama bu hiyerarşi devrimci bir örgütün hiyerarşisi değildir, başka bir örgüte aittir.

Daha önce de açıklamıştım: Bırakın tanımayı, dolaylı olarak bile hiçbir ilişkim olmayan Mehmet Yavuz bana neden saldırır? Mihrac Ural’dan aldığı emir ve talimat üzerine saldırır. Kayda değer hiçbir devrimci geçmişi bulunmayan bu kişinin Emniyet Genel Müdürlüğü arşivinde ne işi vardır, orada ne aramaktadır? 

Ben söyleyeyim: Mihrac Ural’ın isteği üzerine oraya girmiş ve acaba bu şahsın polisle birlikte çalışmış olması hakkında belge var mı, onu aramıştır. Bunlar kafası çalışmayan tipler oldukları için MİT’te aranacak belgeyi başka yerde arıyorlar. Haydi memmetçik memet, bir de MİT arşivini dene bakalım! Aradığın belge bilgi orada kesin olarak vardır. 


21 Ocak 2012