ÜNLÜ OLMANIN YOLLARI


Ülkemiz insanlarının önemli bölümünün ciddi psikolojik sorunları var. Bu benim saptamam değil. Gazete haberlerini okumak, bu konuda yapılan yetersiz bile olsa araştırmalara göz gezdirmek yetiyor. Devrimci hareket de bu toplumdan çıktığı için oradaki hastalıkları bünyesine taşıyor. 

Türkiye insanında çaresi bulunamamış bir yetersizlik hastalığı vardır. Bakmayın dışarıdan gösterişli görünmesine, büyük bir doyumsuzluk içindedir. Bu nedenle en küçük aksilikte morali bozulur, bir uçtan öteki uca savrulur. Sürekli olarak ister ister ve de ister. İnsanın içinde derin bir yetersizlik duygusu olunca başka türlüsü de mümkün değildir. 

Doymaz, doyamaz. Sürekli olarak eksiklik hisseder ve ister ve de ister. Bu tür hasta insanlarla uğraşmanın yolunu buldum. Eskiden bu kadar iyi bilmezdim, ama sağ olsunlar, Mihrac Ural ve çetesi sayesinde bu konudaki eğitimimi geliştirdim. 

Hiç etkilenmeyeceksin, bu birinci kuraldır. İnsanlar şaşırabilirler, hiçbir şey seni etkilemiyor, diyebilirler. Desinler, doğru olduğuna inanıyorsan, yürüyeceksin. Hem de öyle yürüyeceksin ki, bu tür insanların ne dediklerini öğrenmek zahmetine bile girmeyeceksin. Neden gerekli olsun? Bir süre sonra terminolojiyi ve konuyu belirleyen biz olacağız. Bu nedenle kafayı ıvır zıvırı öğrenerek dağıtmamak gerek. Bu yol gitmiyor ise, yeni bir yol açar, oradan gideriz, ama gideriz. Bu konuda açık bir özgüven var ise, kimin ne dediği önemli değildir. Ve nitekim böyle yaptık, öyle değil mi?

Kendini ispat etmek için çırpınan kişilerin kompleksleriyle ne uğraşacaksın! Ne istersen düşünebilirsin, biz yaparız, hepsi bu kadar. Başardık mı, başardık, ötesi önemli değildir. 

Yine de belirtmem gerek, bu zavallı tiplerden bazen bana gına geliyor. İnsanda biraz olsun kalite olur. Düşman bile olsa düşmanı takdir edebilirsin, ama bunlardan düşman bile olmaz. Zavallı insanlar, insancıklar. Bütün dertleri tanınmak, bu amaçla artık hayatını kaybetmiş insanlar mı olur, akraba mı olur, birilerine sarılmak. Çünkü çapsız insanlar, yaş olmuş bilmem kaç, hayatta yapılabilmiş doğru dürüst bir şey yok! Yapsaydın, seni tutan mı vardı? Tutan yoktu ama çap olmayınca neyi nasıl yapacaksınız? Geçmişe yönelik kahramanlık hikâyeleri uydursanız, ne mal olduğunuz çabucak ortaya çıkarılıveriyor. Ne yapabilirsiniz, ben de bilmiyorum. 

Bakın size gerçek bir ünlü olma hikâyesi anlatayım. Yıl 1986, TKEP’te Avrupa sorumlusuyum ve bu görev nedeniyle değişik ülkelere sıkça gitme durumundayım. İsviçre’nin Cenevre kentinde Sert Ali lakaplı bir arkadaş vardı. 1986’daki ayrılıkta TKP’ye geçenler arasındaydı. Bu tarafı önemli değil, önemli olan onun meşhur olma hikâyesidir. Türkiye’de iken yaşadıkları köyün yakınlarında iki turist kadın tecavüz edilerek öldürülür. Tabii büyük olay, gazeteler olayı manşetlere taşır. Sert Ali’nin aklına şöyle bir fikir gelir: Arkadaşımla ben bu olayı üstlenirsek, gazetelere geçeriz, meşhur oluruz, sonra da mahkemede reddederiz. Nasıl fikir ama, meşhur olmanın garantili yolu olur da bu kadar olur. Düşündükleri gibi yaparlar ve jandarmaya teslim olurlar. Jandarma olayı anlatmalarını ister, bunlar da ayrıntılarıyla anlatırlar. Şöyle tecavüz ettik, böyle öldürdük filan diye. Bekledikleri gibi olur ve gazete manşetlerine çıkarlar. Artık ünlü olmuşlardır. Ne ki, şu talihe bakın, o sırada olayın gerçek failleri yakalanır. Jandarma da “bizimle dalga mı geçiyorsunuz” diyerek bunları iyice döver. Bu olay nereden aklıma geldi? 

Geçenlerde İrfan’ın yazdığı yazıdan hatırladım. Beni kışkırtarak yazmamı istiyorlar. Devrimci katili, emek gaspçısı, Muhabarat denilmesi onların umurunda değil. Adlarından söz edilsin de, nasıl olursa olsun gibisinden yazmıştı.

Adımdan söz edilsin de tecavüzcü olsun, turist katili olsun, yeter ki adımdan söz edilsin! Aynı hastalıklı psikoloji, ama biz de yapacağımızı yaptık doğrusu. Pislik denilince akla Mihrac Ural geliyor. Karanlık adam denilince de öncelikle kendisi geliyor. Bu ünüyle ne kadar övünse azdır. Gazete manşetlerine geçen tecavüzcüler gibi. Mihrac’ınki geçici değil üstelik...

6 Ocak 2012