MEHMET AĞAR’IN ELEMANI SOLA NASIL YARARLI OLUR?


Fethi Tevetoğlu ve Aclan Sayılgan’ı hatırlayın. İkisi de sosyalistlerin tarihinin az bilinen bölümü hakkında polis belgelerine dayanarak kitap yazmışlardı. Kitaplardaki yorumları dikkate almazsanız yayınlanan belgeler yararlı olabilirdi. Yorumu sizin yapmanız gerekiyordu. Sonraları bu tür kitaplar oldukça azaldı. Normal, zira sol, 1960 öncesine göre büyük kitlesellik kazandı. Artık çok şey doğrudan biliniyordu ve bilinmesi için polis dosyalarına gerek de yoktu. 

Bazı istisnalar var tabii. Örneğin, MİT Marmara Bölge Başkanı O. Nuri Gündeş’in anılarının Acilciler bölümü iki önemli noktayı belirtiyordu: 

Birincisi, 1977 Ağustos operasyonunun takip sonucu gerçekleştirildiğini. Bu hiç bilinmeyen bir şey değildi, en azından yakalananlar gözaltında iken takip sırasında çekilmiş fotoğraflarını görmüşlerdi. 

İkincisi ise, Acilciler’in içine sızdırılmış kişilerden söz edilmesiydi. Bunu biliyorduk, ama yetkili bir ağızdan söylenmesi doğrulayıcı oldu. Bu kişilerden birisinin Mihrac Ural olduğu da ortaya çıkmıştı. O. Nuri Gündeş de kitabında bu yönde davranır. Mihrac Ural’ı “korkusuz militan” diye tanımlamasının ötesinde (ki tabansızın birisi olduğu bilinir), bırakın katılmayı haberinin bile olmadığı Harbiye Akbank soygununa onun da katıldığını yazar. Gerçeği bilmiyor mu, tabii ki biliyor. Maksat bir zamanlar MİT’e büyük yardımı dokunan Mihrac Ural’a biraz olsun yardımcı olmak. “Vermeyince mabut neylesin Mahmut!..” demişler ya, burada da benzeri bir durum var. Mihrac Ural, O. Nuri Gündeş’in kitabının Acilciler başlıklı bölümünü, Acilciler’in içine sızdırılan kişiler  bölümünü atlayarak yayınlar. Sadece bu davranış bile meseleyi yeterince ortaya koyuyor. Karşısındakileri aptal yerine koyarak iş yürütmek alışkanlık haline gelmiş Miro’da... 

Gelelim Mehmet Yavuz’a. Soru: Bu adam Emniyet Genel Müdürlüğü gizli arşivine neden girdi? Kendisine sorarsanız, Nebil Rahuma ile ilgili bilgi toplamak için girdi. Bu cevap hiç inandırıcı değildir. Nebil ile ilgili olarak bilinmeyen önemli bir şey kalmadı.

Nebil ile ilgili olarak en önemli iki soru şunlardı: 

Nasıl yakalandı?Mihrac Ural’ın el yazısıyla yazılı pusulada belirtilen yere gidince yakalandı.

Nasıl öldürüldü? Konunun bu tarafı da açığa çıktı. Nasıl suçlandığını, Mihrac’ın buradaki rolünü ve kim tarafından öldürüldüğünü bile biliyoruz, açıkladık.

Nebil ile ilgili olarak bunların dışındaki bilgiler önemli oranda zaten biliniyor. Ne zaman yakalandı, öğrenmek istersen dosyaya bakarsın. Emniyet Genel Müdürlüğü gizli arşivine girmeye ne gerek var?

Mehmet Yavuz, Mehmet Ağar’dan aldığı pusula ile, bu arşive başka nedenle girdi. Burada iki ihtimal bulunuyor:

Birinci ihtimal: Mihrac Ural, Mehmet Yavuz’dan, Mehmet Ağar ile olan ilişkisini değerlendirerek Emniyet Genel Müdürlüğü gizli arşivine girmesini ve buradaki Acilciler dosyasında kendisiyle ilgili bazı bilgileri yok etmesini istedi. Mihrac Ural’ın MİT ile olan yakın ilişkisi, polis ifadesinin düzenlenmesi biliniyor. Olur ya, belki de arşivde bunlarla ilgili bilgi vardı. Örneğin bize yutturduğu yarım sayfalık ifadesi değil, gerçek ifadesi vardı. Türkiye’de ordunun üst kademesindeki konuşmalar bile açığa çıkıyordu. Mihrac Ural, benim foyam da bu kez belgeli olarak ortaya çıkar diye korkmuş olabilir. 

İkinci ihtimal: Mehmet Yavuz kendi insiyatifiyle gizli arşive girdi ve Acilciler dosyasından Mihrac Ural ile ilgili bazı belgeleri aldı. Bu da zayıf bir ihtimal sayılmaz. Zira bu tipleri biliyoruz, hepsi birbirleri hakkında dosya tutarlar. Zamanı gelince açıklarlar. Gizli arşive Nebil Rahuma için bilgi toplamak amacıyla girmek için bir insanın aptal olması gerek. Bu bilgiyi edinmenin çok daha kolay yolları vardı. 

Mehmet Yavuz ya Mihrac Ural’ın isteğiyle ya da kendi insiyatifiyle gizli arşive girdi ve ilgili belgeyi aldı ama yok etmedi. 

Çağrım Mehmet Yavuz’adır. Emniyet Genel Müdürlüğü gizli arşivinden aldığın bilgileri açıkla. Önümüzdeki yıllarda çok kişi sana referans vererek konuşacaktır. “Evet, DYP’li idi, Mehmet Ağar ile yakın ilişkisi vardı, ama şunları da açıkladı!..” denilecektir. Sana tavsiyem, yalan söylememendir.Üç buçuk yıl öncesindeki durumda değiliz. Büyük bilgi birikimine sahibiz, yalanı hemen ortaya çıkarırız. Mahkemede bütün çabana ve yüksek ilişkilerine rağmen ceza alırsan, ardından, “Mehmet Yavuz yoldaş bilmem hangi F tipinde kahramanca direniyor!..” denildikten sonra, “Öf be, kurtuldum şundan!..” denileceğini de biliyorsun. Sonuçta sen bilirsin... 


30 Ağustos 2011