MİHRAC URAL İLE İLGİLİ AMACA ULAŞILDI


Üç buçuk yıl oldu. Bu site yayına başladığında işin böylesine büyüyeceğini, dahası, devrimci hareketin geçmişle ilgili büyük bir yarasına parmak basan ilk insanlar olacağımızı düşünmemiştik. Başlarken amacımız, Mihrac Ural’ın devrimci harekete karşı işlediği suçları ortaya çıkarmaktı: Devrimcilerin katledilmesi, Muhabarat ajanlığı, örgüt parasının cebe indirilmesi... 

Ardından aşama aşama öyle şeyler ortaya çıktı ki, biz de şaşırdık: Yakalanınca MİT ile anlaşma, Abdullah Öcalan’a suikast teşebbüsü, uyuşturucu ticareti... 

Ve sonunda Mihrac Ural’ın kendi ifadesiyle temel kadrolarından birisi olan Mehmet Yavuz’un DYP üyeliğine, bu partinin Mersin il örgütünde yöneticiliğine ve Mehmet Ağar’dan aldığı pusula ile Emniyet Genel Müdürlüğü arşivine girmesine kadar geldik…

Mehmet Yavuz, Mehmet Ağar’ın ya da Ergenekon’un Acilciler içindeki kolu imiş... 

İlk Acilciler 1974-1988 yılları arasında vardı. Acilciler’in Mihrac Ural ve şürekası tarafından Muhabarat örgütüne dönüştürülmesine karşı çıkanlar ya ayrıldılar ya da öldürüldüler. Sonuçta, 1988 yılında yaşanılan son büyük ayrılıkla örgüt tarihe karıştı. Ardından 19 yıl boyunca ne bu örgütten ne de Mihrac Ural’dan bir şey duyan olmadı.

2007 yılında örgüt ve Mihrac Ural farklı bir kadroyla yeniden ortaya çıktı. Biz buna İkinci Acilciler dedik. Bazıları Yeni Acilciler diyor. Bunların Ergenekon Acilcileri olduğu, köklerinin Mehmet Ağar’a kadar uzandığı ortaya çıktı.

Buraya kadar ortaya çıkarılanlar sonuçta Acilcileri ve onlara benzeyen örgütleri ilgilendirirdi. Daha doğrusu biz öyle sanıyorduk. Bu sitenin gördüğü büyük ilgi bize yanıldığımızı gösterdi. 

Devrimci harekette çok sayıda örgütün içinde karanlık kişiler, açıklığa kavuşmamış karanlık olaylar, örgütler arasında bilinçli olarak körüklenen çatışmalar ve örgüt içi infazlar var. Bunlarla hesaplaşılabilmesi için önce bunların ortaya çıkarılması ve açıkça konuşulabilmeleri gerek. Çok sayıda örgüt her yolu deneyerek bundan uzak durdu. Kendilerine göre gerekçeleri vardı kuşkusuz. 

Şanlı tarihlerinin yıpranacağından korkuyorlardı. Gerçekte ise o şanlı tarih sadece görüntüdeydi. Herkesin olup bitenler hakkında şu veya bu oranda bilgisi vardı. Geçmişte önemli ve güzel işler de yapılmıştı, ama oldukça kirli işler de vardı. Geçmişin sadece ilk bölümünü konuşup, ikinci bölümü hakkında susarsanız, en başta kendinize karşı dürüst olamazsınız. Kimse kimseye güvenmez ve nitekim bugünkü durum da budur. 

Acilciler, örgütsel tarihleriyle kamuoyuna açık hesaplaşma yapan ilk grup oldular. İçimizdeki karanlık adamı, Mihrac Ural’ı ve onun suç ortaklarını ortaya çıkardık. Yaptığımız devrimci harekette bir ilktir ve bu süreçte şu veya bu oranda yer alan herkes yapılmış olanla haklı olarak övünebilir. Devrimci harekette, 1982 yılından sonra “Muhabarat örgütü” olarak bilinen Acilciler’in 1980 sonrasındaki itibarı böylece kurtarılmış oldu.

Amacımıza büyük oranda ulaştık. Devrimci harekette Mihrac Ural ile eski ve yeni suç ortaklarının gerçekte ne olduklarını bilmeyen artık kalmadı. Başka örgütler kendi içlerindeki karanlık insanları, karanlık ilişkileri, sol içi cinayetleri ne oranda ortaya çıkarırlar, bilemeyiz. Biz üstümüze düşeni yaptık.

Süreç bitti mi?.. Öyle gibi görünüyor. Öyle gibi, diyorum, zira hiç belli olmuyor.Bitti!..” diyoruz, Mihrac Ural ve temel kadrolarının yeni bir suçu daha ortaya çıkıyor. Mehmet Yavuz’un ve dolayısıyla da Mihrac Ural’ın Mehmet Ağar bağlantısı kimin aklına gelirdi? Şimdilik bitti... 

Yeni bir suç daha bulursak, onun da üzerine gideceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın. 3,5 yıllık sürecin bize önemli faydaları da dokundu. Acilciler’in adı yeniden prestij kazandı. Örgütün tarihinde ortaya çıkarılmamış olayların peşine düşmekte ve açığa çıkarmakta önemli deney kazandık. Bu alanda epeyce ustalaştığımızı herhalde herkes görüyordur. 

Site yayınını sürdürecek. Acilciler üretken insanlardır. 3,5 yılda binden fazla yazı yazıldı. İbrahim Yalçın ve Cahit Çelik gibi yazarlar yetişti. İsim vermeyeyim ama bazıları da yetişme yolundadır. Daha fazla ve uğraşarak yazmaları gerekiyor. Devam ediyoruz... 


17 Ekim 2011