HALKLARIN DEMOKRATİK KONGRESİ OLUR MU DERSİNİZ?


Halkların Demokratik Kongresi (HDK) son genel seçimde yapılan türlü engellemelere rağmen BDP’nin başarıyla çıkmasının ardından, esas olarak Kürt özgürlük hareketiyle Türkiye sosyalistleri arasında yakınlaşma ve giderek birlik sağlanması için kuruldu. Genel seçimde BDP ile belirli örgütler içinde bulunan ve bulunmayan çok sayıda Türk sosyalisti arasındaki işbirliği, böyle bir örgütün kurulmasında itici oldu. 

Bu konuda şu ana kadar bol miktarda propaganda ve görüş belirtmenin ötesinde somut herhangi bir gelişme de görülmedi. Söylenenlerde yeni bir şey yok. Birkaç yıl önce aynıları Çatı Partisi için söylenirdi. Çatı Partisi büyük bir fırsattı, kaçırılmamalıydı. Bu parti en geniş güçlerin birliğini sağlayabilirdi, vb. vb. 

Çatı Partisi hakkında yazılan o kadar yazıya, yapılan toplantılara, büyük propagandaya karşın somut hiçbir adım atılamadan hayattan silindi. Dahası unutuldu. 

Birkaç yıl önce Çatı Partisi’nin hayata geçmesi için çalışan birkaç arkadaş benim de bu partiyle ilgili çalışmalarda yer almamı istemişti, ancak kabul etmemiştim. Çatı Partisi’ne karşı değilim, sizi engellemeye kalkacak da değilim, ama hayata geçebileceğine inanmıyorum. Böyle söylemiştim ve doğrusu yanılmış olmayı da isterdim. 

HDK ile ilgili görüşüm de bu çerçevede. Hayata geçmesini mümkün görmüyorum. Çatı Partisi’ne göre biraz daha fazla şekillenebilir, ama sonuçta ortaya somut bir yapı çıkacağını sanmıyorum. 

“Neden böyle düşünüyorum?..” sorusunun cevabının zor olduğunu sanmıyorum. Şu veya bu düzeyde birlik konusunda yıllardan beri bol miktarda konuşuldu ve konuşulmaya da devam ediliyor. Hangi sonuç alındı ya da hangi somut adımlar atılabildi? 

Sosyalistlerin 12 Eylül sonrasındaki en büyük birlik projesi ÖDP idi. Bu proje hayata geçti ve fiyaskoyla sonuçlandı. Bu deneyin irdelemesini yapmadan kurulmaya kalkılacak yeni bir birlik örgütünün başarılı olabileceğini düşünmüyorum. 

HDK ile ÖDP farklı. İkincisinde Kürt hareketi yoktu, ama zaten sorun da Kürt hareketinden değil, Türk sosyalistlerinden kaynaklanıyor. 

1990’lı yıllarda hayata geçirilen BSP (Birleşik Sosyalist Parti) ve ÖDP’de Almanya’da bir dönem sorumlu düzeyde yer aldım. BSP; TBKP, TSİP, TKEP ve Kurtuluş tarafından oluşturulmuştu. SÖZ adlı haftalık bir dergi yayınlıyordu. Dergi hem içerik bakımından oldukça iyiydi hem de 5.000 civarında satışı vardı. Bu derginin Avrupa sorumluluğunu yaptığım yıllarda Almanya, Fransa ve İsviçre’deki toplam satışı yaklaşık bin kadardı ve oldukça iyi bir sayıydı. 

BSP bileşenleri arasında farklılıklar kuşkusuz vardı ama değişik konularda iyi anlaşıyorduk. Bu parti, eski Devrimci Yol’un bir kesiminin oluşturduğu yapıyla birleşme planına yapmaya başlayınca, itiraz ettim. İtirazımın gerekçesi, birlik için birlik yapılamayacağı idi. Eski DY’nin bir kesimiyle aramızda ciddi farklılıklar vardı. Kürt sorunu bunlardan birisiydi. Birlikte iş yapabilirdik ama aynı örgütsel yapı içinde birleşmek bizi iyi yerlere götürmeyecekti.

O dönem birlik, sihirli bir kelimeydi. Rahmetli Sıtkı Coşkun, “Bugün birlik en devrimci politikadır!..” derdi. Acı bir durumdur; ÖDP’nin kuruluşunda büyük emeği olan Sıtkı Coşkun vefat ettiğinde, ona en fazla yeri ayıran Yazın dergisi olmuştu. ÖDP kuruldu, iki dönem Almanya Koordinasyonunda yer aldım ve ardından bu ülkede toplu olarak ayrıldık. 

Bu süreci ve o dönemki sihirli birlik anlayışını sonraki yazıda anlatacağım.


22 Mart 2012