BU KEZ ÇABUK DAVRANDIK!..
1978 yılı Mayıs ayında Isparta Cezaevi’nde yanımıza getirildiği zaman Mihrac Ural’ın ifadesini incelemeyi düşünmedik. İfadedeki eklektik cümlelerin dikkatimi çektiğini hatırlıyorum. Bugünden bakıldığında o ifadenin normal bir ifade olmadığı açıkça görünüyor. O zaman böyle bir şey düşünmedik. İçimizden birisinin polisle anlaşmış olabileceği aklımıza bile gelmedi. Buna ister aymazlık deyin ester safdillik. İşin gerçeği böyleydi. Dahası, başka göstergeler üzerinde de durmadık. Mihrac Ural sabah sporunda hepimizden iyi koşuyordu. Ne ağır işkencesi, herif domuz gibiydi. Hepimiz açıkçası uyuduk. Ama öğrendik.
Mehmet Yavuz konusunda hızlı davrandık. Aradan biraz zaman geçseydi, Mehmet Yavuz’un ifadesi de Mihrac Ural’ınki gibi “kaybolabilir” ya da “arşive kalkabilirdi”. Ardından da Mihrac Ural, “Mehmet yoldaş ser verdi, sır vermedi!..” diye yazılar yazardı!
Buna fırsat vermedik. Soruşturma bitmiş, iddianame hazırlanmış, mahkeme tarihi belli olmuştu. Derhal harekete geçtik. Daha sonra mahkeme tarihi ertelenmiş. Önemli değil. O ara bizim için yeterli oldu. Mehmet Yavuz ifadesinin yayınlanmaya başlamasına çok bozulmuş. Ne var bunda bozulacak. İşkence yok, baskı yok. Avukatın yanında iken ifade vermişsin. Polis bilince iyi de, devrimci kamuoyu bilince kötü mü oluyor?
Hayatınız yalan ve sahtekarlık üzerine kurulu. Mehmet Yavuz’un ifadesi olarak yayınlananlar; kendisinin DYP üyesi olduğu, 2006-2007’de DYP Mersin teşkilatında başkan yardımcısı olduğu, milletvekili aday adayı olduğu doğru mu, yanlış mı? “Yanlıştır!..” diyemez, doğru. Önemli olan da bu. 30 yıl önce kötü hata yapmıştık, ama öğrendik. Bu sefer zamanında davrandık…
Bu arada aklıma ne geldi? Sakın bu Mehmet Yavuz, DYP’nin adını Doğru Yol Partisi olarak değil de, Devrimci Yol Partisi olarak biliyor olmasın? Kendisine devrimciyim diyenin DYP’de ne işi var!
Kendisine devrimci etiketi yapıştıran karanlık tipler hariç tabii. Hangi yazıda yazdığımı hatırlamıyorum, bulmam da zor zira 500 civarında yazı yazmışım. 2007 sonlarında Mihrac Ural’ın önce Faiz’in adını kullanarak bana yönelik saldırısının arkasında başka bir güç bulunduğuna inanıyordum.
Bu görüşümü güçlendiren faktörlerden bir tanesi de Mehmet Yavuz’un varlığı ve gösterdiği büyük çabadır. Adamı tanımam. Bırakın tanımayı, dolaylı olarak bile olsa ilişkim olmamıştır. Adını bile duymamıştım. Tanımadığım, hiçbir ilişkimin olmadığı bu adam, bana saldırıyor. Mihrac Ural için hakkımda araştırmalar filan yapıyor. Arıyor, çok aradı ve bir şey bulamadı. Hiçbir ilişkim olmayan bu kişinin bu gayretkeşliği ilgimi çekmişti.
Şimdi mesele açık olarak ortaya çıktı. Arkadaki bu güç Mehmet Yavuz’un savunucusu olduğu Ergenekon mudur, yoksa MİT midir bilemem. Ama bu kavga, üç yıldır verdiğimiz ve feci şekilde kazandığımız, maskeleri indirdiğimiz bu kavga, Mihrac Ural ve birkaç yandaşına karşı verilen bir kavga değildi. Karşı tarafın arkasında başka bir güç vardı. Neden buna gerek gördüler?..
Gelecek yazıda açıklamaya çalışacağım.
11 Ağustos 2011