THKP-C/ACİLCİLER YENİDEN Mİ KURULUYOR?


Son üç yıldır kaç kez bu soruyla karşılaştık, bilmiyorum. Soranlar, eski Acilci iseler, Mihrac Ural ve çetesinden uzak duran kişilerdi. Başka örgütlerden insanlardan da benzeri sorular duydum. Örneğin, iki yıl kadar önce MLKP’den bir arkadaş, bu siteyi izlediklerini söyledi ve eski Acilciler’in toparlanarak yeniden örgütlendiklerini mi sordu. 

Soru iki anlama geliyordu: Birincisi; Mihrac Ural ve çetesinin “Acilciler” dediği adı var kendi yok yapı ciddiye alınmıyordu. İkincisi; bizim çabamızın Acilciler’in yeniden kurulmasına yönelik olup olmadığı merak ediliyordu.

Devrimci hareket hakkında eskiden beri bilgi sahibi olan insanlar şunu görüyorlardı: Acilciler yeniden kurulacaksa, bunu yapabilecek olan kadro bellidir ve soru da bu nedenle bu kadrodan birisine sorulmaktadır. THKP-C kökenli silahlı mücadele örgütlerinde politik ve askeri liderliğin birliği önemlidir. Acilciler’de de geçmişte politik ve askeri liderlik konusunda kimin hangi performansı gösterdiği bellidir.

“Hayır!..” demiştim, Acilciler’in yeniden kurulması söz konusu değildir. Amacımız, bu örgütün tarihinde karanlıkta kalmış olayların ortaya çıkarılmasıdır. Sonuçta fazla ortak bir geçmişimiz olmadığı için daha fazla açıklama yapmadım. Arkadaş da Acilciler’i yeniden kurabilecek kadro içindeki bir kişiden merak ettiği sorunun cevabını almıştı zaten.

THKP-C/Acilciler silahlı propagandayı temel alan bir silahlı mücadele örgütüydü. Bu örgütün yeniden kurulabilmesi için benzeri bir anlayışın bugün de geçerli olması gerekir. Silahlı propagandayı temel alan bir silahlı mücadele anlayışı, benim için yıllardan beri geçerli değildir. 

Muhabarat Acilcileri haline gelmeye başlayan bu örgütten 1982 yılında ayrıldım. Aradan geçen 29 yılın tamamında aralıksız olarak politik mücadele içinde bulundum ancak herhangi bir silahlı mücadele hareketine girmedim. Ortak geçmişe sahip olduğumuz –Mihrac Ural ve çetesini kastetmiyorum– ve halen silahlı propagandayı savunanlarla da herhangi bir tartışmaya girmedim. 

Lafa geldi mi herkeste laf çok. Önce yaparsın, ondan sonra konuşuruz. Politik mücadelede insan, inandığını savunduğunu söylediğini yapmalı. Burada yapmak, yapabilmek fiili önemlidir. Yenilebilirsiniz, yeniden deneyebilirsiniz, bunlar mümkündür. Ama yapıyorum dediğinizde, bunu savunduğunuzda, aynı zamanda yaptığınızı gösterebilmeniz ya da yapmayı ciddi şekilde deneyebilmeniz gerekir. Aksi durumda teorideki konumunuzla pratikteki konumunuz arasında büyük fark ortaya çıkar ve bu farklılık da yıllarca sürerse sizi kimse ciddiye almaz olur. Yapılamadıktan sonra ne savunulduğunun ne önemi var? 

THKP-C/Acilciler –1979’a kadar isimleri HDÖ idi– 1974-80 döneminde silahlı propagandayı temel alan silahlı mücadele yürütmüşlerdir. Eksikleri vardır, hataları vardır, içlerine sızdırılmış ajan Mihrac Ural’ı zamanında fark edememek gibi büyük gafletleri vardır; ama savunduklarını yapmışlardır. Devrimci hareketle birlikte Acilciler’in de kötü bir yenilgi yaşamış olması bu gerçeği değiştirmez. 

Sonraki yıllarda Acilciler adını kullanan, ama bırakın silahlı mücadeleyi, Suriye’nin çıkarlarını savunmanın ötesinde hiçbir şey yapmayanlar ortaya çıktı. Mihrac Ural’ın Muhabarat Acilcileri’nin 2007 yılından başlayarak ve Mehmet Yavuz vasıtasıyla Ergenekon bağlantılı olarak yeniden ortaya çıktığını gördük. 

Bu sözüm ona örgütün sol ile, siyasilik ile herhangi bir ilişkisinin olmadığını bu sitede yer alan belgeler ve yazılarla yeterince gördük. Üç buçuk yıllık çabayla sadece Acilciler tarihindeki devrimci infazlarını, Suriye’deki örgüt içi infazları ortaya çıkarmakla kalmadık, Acilciler adının pis işler için kullanılmasını da engelledik.

Bizim “acil demokrasi” vb. gibi maskaralıklarla işimiz yoktur. Bu örgüt 1982-88 arasında can çekişme dönemi yaşamış, sonrasında da tarihe karışmıştır. Acilciler adını tarihle ilgili olarak değil de güncel olarak kullanmaya çalışanlar, Muhabarat ve Ergenekon bağlantılıdır. Bu kişileri isim isim ortaya çıkardık.

THKP-C/Acilciler’in yeniden kurulması söz konusu değildir, diyor isek, bu böyledir demektir. Bu örgütü yeniden kurabilecek olmazsa olmaz kadro bellidir. Bu kadronun böyle bir amacı yok ise, bu örgütün yeniden kurulması da söz konusu değil demektir. Bir şey söyleyince, savununca, onu yaptığımızı son kırk yıllık tarihte birkaç kere gösterdik.

1974-1980 dönemindeki en kitlesel devrimci örgütler şöyle sıralanabilir: 

En büyükleri Devrimci Yol idi. Bundan sonraki tam sıralama tartışmalıdır ama büyükler arasındaki sıralama o kadar önemli de değildir. Şu örgütler sayılabilir: TKP, Kurtuluş, Partizan, Halkın Kurtuluşu… Kürtlerde ise bu listeye PKK ve Özgürlük Yolu’nu ekleyebilirsiniz.

Acilciler, sahip oldukları kitle bakımından değerlendirildiklerinde, küçük ile orta arasında büyüklüğe sahiptiler. Devrimci harekette büyük örgüt kategorisine girmeyen, ama yıllar sonra bile ismi hatırlanan bir örgüt olarak Acilciler’in başka bir benzeri bulunmuyor. Savunduk ve yaptık…

Aradaki dönemi atlayarak bugünlere geldiğimizde, yine savunduk ve yaptık. Acilciler adını Celepçiler’e (Abdullah Öcalan’ın Mihrac Ural’a taktığı isimdir: Celepçi) bırakmadık. Acilciler adını temizledik, pislikten çıkardık, pis kokulardan uzaklaştırdık. 

Hatalarımız, eksiklerimiz ve gafletlerimiz vardır ama biz temiz bir örgüttük. Mihrac Ural bu örgütü kirletti. Dahası, bu kirini örgütün bütün dönemlerine yaymak için çalıştı, ama beceremedi. Yaptırmadık!

Ne diyeyim…1982 ile 2007 arasında 25 yıl var. Çeyrek yüzyıl boyunca istediği gibi at oynatan ama adına örgüt denilen yapıya hakim olamayan bir kişiden ne beklenebilir! Bundan mafya babası bile olmaz. Olsa olsa şam babası olur!.. 


13 Kasım 2011