POZANTI CEZAEVİ
Pozantı Cezaevi’nde Terörle Mücadele Kanunu’na dayanılarak tutuklanan Kürt çocuklarına yönelik taciz ve tecavüz vakalarının ortaya çıkmasının ardından, Adalet Bakanlığı söz konusu cezaevine müfettiş gönderdi. Bilinen ve artık kanıksanan uygulama deyip geçmek gerekir.
Bilirsiniz, bazı tipler vardır, başkaları hakkında altından kalkamayacakları laflar ederler. Baktılar ki iş kötüye gidiyor, özür dilerler. Bilinen numaradır. Denersin, baktın ki tutmadı, “yanlış anlaşıldım” dersin, üstüne bir de özür dilersin. Ve bunu hep yaparsın.
Pozantı Cezaevi’ndeki çocuklar buraya başka yerlerden sevk edilmişler ya da “suç yerleri” Pozantı değil. Bakanlık ve Ceza ve Tevkif Evleri Müdürlüğü bu cezaevinde çocuk koğuşu olmadığını mutlaka biliyordu. Bunu bilerek çocukları bu cezaevine göndermek ve onların kaçınılmaz olarak yetişkin adli tutuklularla birlikte aynı koğuşta kalmalarını sağlamak durumunda, ne olacağı önceden bellidir.
16 yaşından küçüklerin yerleştirildiği çocuk koğuşlarının bulunduğu cezaevlerinde bile para karşılığında ilgili koğuş mümessilinin “oğlan ayarlaması”nın istenildiğini hem cezaevi yöneticileri hem de ilgili sorumlu daireler mutlaka biliyorlardır. Bu çocukları bile bile çocuk koğuşu olmayan yere gönder, ardından da konu kamuoyuna yansıyınca müfettiş gönder!
Bilinen uyutma numarası, başka bir şey değil.
Bu çocukların Pozantı’ya gönderilmesinin asıl nedeni, tahliye olan çocukların anlatımlarına göre, ezilmeleridir. Kendilerine ezilmenin ve aşağılanmanın her çeşidi uygulanmıştır. Bu konuda koğuş ağalarıyla cezaevi yönetimi birlikte davranmıştır. Amaç onları iyice korkutup sindirmek ve böylece kendilerini bir daha cezaevine düşürecek eylemlerden kesinlikle uzak durmalarını sağlamaktır. Cezaevi jargonunda buna “kişiyi ezmek” denir. Sık uygulanan bir yöntemdir.
Örneğin, bir cezaevinde isyana karıştığınızda sürülürsünüz ve yeni cezaevinde hücre hapsinin yanı sıra ezilirsiniz. Ezme yöntemi eskiden beri uygulanan tipik bir yöntemdir ve kişiyi “uslandırmayı” amaçlar. Bireyler bazında başarılı olabilir, ama politik nedenlerle ve yaşları küçük bile olsa cezaevine girmiş olanlar üzerinde başarı şansı yok gibidir.
Konuyla ilgili olarak beni en çok şaşırtan, hemen her konuda fikir beyan eden çok sayıda insanın konuyla ilgili bilgisizliği oldu. Efendim, kamuoyu böyle bir olayda neden ayağa kalkmıyormuş?
Demek ki siz, bu ülkede, erkek çocuklarının cinsel istismarının yıllardan beri yaygın olduğunu bilmiyorsunuz. Çocuğa yönelik baskının esas olarak kız çocuklarıyla ilgili olduğunu sanıyorsunuz. Günaydın yani, başka ne diyeyim!
Siz mutlaka “Yorgansız yatarız, oğlansız yatmayız!..” sözünü duymamışsınızdır. Urfa kökenli bir sözdür. Osmanlı İmparatorluğu’nun parlak döneminde sefere çıkan yeniçeri ordusunun arkasından oğlanlar bölüğünün geldiğini de bilmiyorsunuz. Asker bu, iyi savaşması için gönlünü hoş tutmak ve her çeşit ihtiyacını önceden düşünmek gerekir.
“Türkiye Cumhuriyeti olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun devamıyız!..” denilir. Denilir ama, devletin örgütlediği resmi “oğlanlar bölüğü” es geçilir. Çok erkek milletiz, ondan olsa gerek!
Peki divan şairlerinin oğlanlar için yazdıkları kasidelere, anlatılan hamam sefalarına ne demeli. Hürriyet gazetesinde Murat Bardakçı, bu kasideler için “Çevrilemez, yoksa muzır neşriyat kapsamına girer!..” demişti.
Bunlar tarihte olup bitenlerdir. Açıkça konuşulursa günaha girilmez. Ama sürekli gizlenir ve dahası tersi varmış gibi gösterilmeye çalışılırsa, erkek çocuklarının cinsel istismarı da yaygın şekilde sürer.
Pozantı Cezaevi’ndeki son durum erkek çocuklarına yönelik cinsel saldırganlığın devletin bilgisi dahilinde ve ağırlıkla yıldırma amaçlı olarak yapılmış halidir. Özel bir durumdur, ama istisna değildir. Durum bundan ibarettir.
1 Mart 2012