AĞLAMAK İÇİN ARTIK ÇOK GEÇ...


Sana da söylüyorum Ali Fuat Çiler, sen de dinle. “Acilciler’in iç hesaplaşması, tarihinin ortaya dökülmesi internette yapılmamalı!..” imiş…

Eğer konu sadece bizi ilgilendiren bir kapsama sahip olsaydı, elbette öyle olması gerekirdi. Ama Acilciler, devrimci harekette tanınmış bir örgüttür. Acilciler tarihinin gerçek içeriğini herkesin merak etmesi de bu bakımdan normaldir. Ek olarak, bu tarihin bazı bölümleri bizimle sınırlı kalamazdı.

Bu örgütün, 1980 sonrasında Suriye gizli servisi Muhabarat’ın uzantısı durumuna getirilmesi sadece bizi ilgilendirmez, devrimci hareketin genelini de ilgilendirir. MİT Marmara Bölgesi Eski Başkanı Osman Nuri Gündeş’in anılarında belirttiği önemli bir olgu var: Acilciler’in içine köstebekler sokmuştuk!.. 

Bir değil, birden fazla kişiden söz ediyor. Bunların kim olduğu sadece bizi ilgilendirmez. Baş köstebeği bulduk: Mihrac Ural…

Ötekini ya da ötekilerini arıyoruz. Bu durum sadece bizi ilgilendirmez. Herkesin bilmesi gerekir. Acilciler bir örgüt idi, dini tarikat değil. Bizde “kol kırılır, yen içinde kalır” gibi bir anlayış olamaz. Bunlar önemli konulardır ve herkesin bilmesi gerekir.

Muhabarat ajanının, MİT köstebeğinin, aradan otuz yıl geçmiş bile olsa, maskesini indiririz. Bazı tipler bizim yaptığımızı beğenmiyormuş. Olabilir, biz de onlar beğensin diye yapmamıştık zaten. Kendileri daha iyisini yapacakmış. Yapın tabii, sizi tutan mı var?..

İşin gerçeği, siz hiçbir şey yapamazsınız. Yapacak olan konuşmaz, yapar. Keşke bu işler açık yapılmasaydı diye timsah gözyaşı dökmeyin. 2008 yılı başında Mihrac Ural bana saldırmaya başladı, açık olarak saldırmaya başladı. Altı ay saldırdı, boş kaleye gol attı ve kendini bir şey sandı. O sırada hiç birinizin sesinin çıktığını duymadım. Neredeydiniz o günlerde, aklınız başınıza yeni mi geldi? 

Ne zaman ki örgüt tarihi tek tek ortaya çıkarılmaya başlandı, bazıları feryat figan etmeye başladılar. Sıranın kendilerine geleceğinden çekiniyorlardı, esas dertleri buydu. Bu tamamen gereksiz bir çekincedir.

Tarihimizin karanlık olayları büyük çapta aydınlatıldı. Örgüt tarihinin en karanlık yakalanması, 1978 operasyonu önemli oranda ortaya çıkarıldı. Arada birkaç nokta kaldı, onların üzerine gidiyoruz. Bilgi vermek istemeyen vermesin…

Bugüne kadar bir sürü şeyi sizin verdiğiniz bilgiler sayesinde ortaya çıkarmadık. Günün birinde parmaklar içinizden birilerini göstermeye başlayınca da feryat figan etmeyin. O zaman artık çok geçtir.

Şimdi beni iyi dinle Ali Fuat... 

Oldukça kuşkulu bir kişisin. Benim yakalanmamın ardından Mihrac Ural tarafından İstanbul’a getiriliyorsun. Antakya’da aranmıyorsun, İstanbul’u tanımıyorsun, ama İstanbul’da ayrı bir yapı kurmanın temel taşı olman için bu kente getiriliyorsun. Kim Mihrac’a fazla yakın ise, kuşkulu kişidir…

Yakalanıyorsun, takip sonucu yakalanıyorsun. Ne hikmet ise, nasıl takip edildiğini, bu takibin nereden başladığını merak etmiyorsun. İlginç buluyorum. 

Arkasından Mihrac’tan bile daha acemi davranıp bize işkence hikâyeleri anlatıyorsun. Senin tek “işkencecin” var, o da Mustafa Burgaz. Rapor alabilmen için sırtına nasıl işkence izleri yaptığını bana da anlatmıştı. Bırak bu numaraları Ali Fuat…

Üç yıl öncesinde değiliz. Antakyalı arkadaşlar arasından da önemli bilgi kaynaklarına sahibiz. Bu işe başlarken hep şunu düşündük: Antakya, Mihrac Ural’ın “kapsama alanı” ya da çiftliği değildir. Burada da doğru dürüst, açık ve geçmişte Acilciler için elinden geleni yapmış arkadaşlar vardır. Yoğun bir psikolojik terörle susturulmuşlardır. Bu durumu değiştireceğiz…

Sen galiba durumun ciddiyetini anlamadın: İkinci köstebek olma suçlamasıyla karşı karşıyasın…

Acemice yalan söyleyeceğine, doğru dürüst konuş. Bildiklerini anlat. Büyük bilgi birikimine sahibiz. Yalan söylemekte ısrar etmek sadece senin aleyhine olur. İstersen bu sitedeki bütün yazıları (bin tane kadar var herhalde) baştan sona yeniden oku. Mihrac Ural’ın “ah ben nasıl işkence gördüm, bilemezsiniz” uydurması üzerine kurduğu kâğıttan şatonun nasıl çökertildiğini yeniden oku. Ve iyisi mi açık açık konuş…

Biz ortaya çıkarırsak daha iyi olmayacak. Ne sana ne de bir başkasına haksızlık yapmak istemeyiz. Ama seninle ilgili bazı şeyler garip, hem de çok garip. “Köstebek Reha idi!..” diyorsun. Bu kişiyi tanımıyorum ama sempatizan ya da sempatizandan biraz hallice olduğunu biliyorum. Bu durumdaki bir kişinin her tarafı köstebek olsa ne olur. Kaldı ki, bunlar ciddi suçlamalardır. Bir kişiye köstebek diyorsan, gerekçelerini açıklayacaksın.

Mihrac Ural’ın neden “baş köstebek” olduğunu çok sayıda gerekçeyle açıkladık, olayların birbirine nasıl bağlandığını gösterdik. Reha adlı kişinin yıllar sonra sağ bir partiden milletvekili olması, yıllar önce köstebek olması için kanıt yerine geçmez.

Mihrac Ural’ın bu tür harcı alem suçlamalarının nasıl çöktüğünü şimdiye kadar görmüş olmalısın. Umarım aynı duruma düşmezsin. Sonuçta sana bağlı…

NOT: Aradaki sözüm ona tehditlerini ve palavralarını ciddiye almadım. Demek sen yakalandığında çok sayıda fruko denilen polisten de varmış. Aslanım, fruko polisi beyaz miğfer takar ve iki yanı açık özel arabası vardır. 1971’de kaldırılmıştır. Böyle bilmediğin kelimeleri kullanma, olur mu!.. 


29 Haziran 2011