ALİ ÇAKMAKLI CİNAYETİ KAPANMAMIŞ BİR YARADIR
Ali Çakmaklı cinayeti, Adana’da 12 Eylül’den hemen sonra HDÖ’lülerce bir İGD’linin öldürülmesinden sonra işlenen ikinci sol içi cinayettir. İlk olayda, o dönemde Adana’da bulunanların anlatımına göre, birisi Serdar Soyergin olmak üzere iki kişi başka bir eylem için yola çıkmıştır. Yolda aralarında eskiden beri sorun olan İGD’li ile karşılaşırlar ve silahlar çekilir. Olay önceden planlanmamış olmakla birlikte sol içi bir cinayettir.
Ali Çakmaklı cinayeti ise, aylar öncesinden planlanmıştır. Planlanmış, örgütlenmiş devrimci hareket içi bir infazdır. İnfaz bildirisi, “Karanlık Adam” başlığıyla, birkaç ay önce Adana cezaevinde Mihrac Ural tarafından bizzat yazılır. 12 Eylül’den kısa süre sonra da bildiride MİT ajanı olarak ilan edilen Ali Çakmaklı infaz edilir. Bu infaz, aynı zamanda, Acilciler ile HDÖ arasındaki çatışmanın da başlangıcı olur.
Ali Çakmaklı cinayeti sol içi çatışmanın sonucu değildir. İki örgüt arasındaki çatışma bu cinayetten sonra başlamış ve misilleme olarak Nebil Rahuma İstanbul’da öldürülmüştür. Her ne kadar Nebil Rahuma cinayeti resmi olarak başka nedenlere bağlansa da, bu nedenler inandırıcı olmadığı gibi, o tarihte İstanbul’da olan ve konumu gereği ortada fazla dolaşamayan benim bile duyduğum şuydu: Ali Çakmaklı’nın intikamını aldık!
Ali Çakmaklı ve Nebil Rahuma cinayetleri birbirine bağlıdır. Ali Çakmaklı cinayetinin emrini veren Mihrac Ural, Nebil Rahuma’nın katledilmesinde de ağır sorumluluk taşımaktadır.
Önceden de belirtmiştim: 12 Eylül sonrasındaki ilk dört sol içi cinayet Acilciler ve HDÖ’ye aittir. Bir İGD’li, Ali Çakmaklı, Nebil Rahuma ve Müntecep Kesici...
Bu dört cinayetin ikisinde infaz emrini veren Mihrac Ural’dır (Ali Çakmaklı ve Müntecep Kesici). Nebil Rahuma cinayetinde Nebil’i HDÖ içinde yer alan kendisinin adamıymış gibi hedef gösteren açıklamaları nedeniyle ağır sorumluluk sahibidir.
Ali Çakmaklı cinayeti Mihrac Ural’ın defterine yazılmıştır. Adana’nın bu eski, sevilen ve yönetici kademedeki, devrimcisinin infazı o günden bu güne vicdanlarda kapanmayan bir yara olarak kaldı. Mihrac Ural bu cinayetin ağır sorumluluğundan kurtulmak için çok çabaladı, çeşitli numaralar çevirdi, ama nafile…
Herkesi aptal sandığı için yıllar önce Ali Çakmaklı için yazdığı “MİT ajanıdır” belirlemesini inkâr etmeye kalktı. Cephe dergisinde yazdığı yazıyı önüne koyuverdik. Gıkını çıkaramadı.
Ali Çakmaklı ve Nebil Rahuma cinayetlerinin arasındaki bağlantıya önce itiraz etti. Bu görüşü yıllar önce kendisinin savunduğunu yine Cephe dergisindeki yazısıyla önüne koyuverdik. Yine gıkını çıkaramadı.
Ali Çakmaklı ile başlayan, Müntecep Kesici ile süren ve başka yoldaşlarla devam eden devrimci katilliğinden kurtuluş yok Mihrac Ural.
Adil Okay’la Geçerken kitabında yer alan ve Ali Çakmaklı’nın öldürülmesini sol içi çatışmaya bağlayan belirlemeye karşı tepkileri anlamak hiç zor değil. Ali Çakmaklı cinayeti, iki örgüt arasında neyse ki kısa süren çatışmanın sonucu değil, başlangıcıdır.
Burada kitabı hazırlayan M. Şehmus Güzel’in önemli bir eksikliği ortaya çıkıyor. Söyleşi temelinde şekillenecek bir kitap hazırlıyor iseniz, söyleşi yaptığınız kişinin hayatını önceden bilmeniz gerekir. Bilmeniz gerekir ki, uygun soruları sorabilesiniz...
Ali Çakmaklı cinayeti 12 Eylül sonrasındaki Adana’da önemli bir olaydır. Konu hakkında bu sitede çok yazı yazıldı ve cinayet tümüyle ortaya çıkarıldı. Bunların önceden bilinmesi gerekir ki, uygun soru sorulabilsin. Söyleşi temelinde bir kitap sadece anlatanın insiyatifi ile yazılmaz. Söyleşiyi yapan uygun sorular sormalı ve bunun için de neyi sorması gerektiğini önceden bilmelidir.
Adana’da Acilciler-HDÖ ayrışması nasıl yaşandı? Ali Çakmaklı cinayetinin öncesi nasıldı? Ali Çakmaklı’nın infaz bildirisi nerede ve kimin tarafından yazıldı? Söyleşi temelinde bir kitap hazırlanırken bu ve benzeri soruların sorulabilmesi için önceden bilgi sahibi olunması gerekir.
Evet, sol içi cinayetler kötü bir konudur, ama bundan söz etmeyerek konuyu ortadan kaldırmış olmayız. Sorun da bu zaten...
12 Eylül öncesindeki devrimci hareket, ortalama olarak bakıldığında, iyi değil, kötüdür. Zaten 12 Eylül sonrasında yaşanılan bozgun da 12 Eylül öncesinin iyi olmadığını yeterince göstermektedir. Büyük özveriler, büyük mücadeleler, cesur çıkışlar vardır; ama genel ortalama kötüdür.
12 Eylül öncesini genelde iyi olarak göstermek istiyorsanız eğer, Ali Çakmaklı cinayetini atlamanız ya da 12 Eylül öncesinden beri hazırlanan bu sol içi infazı, sol içi çatışmaya indirgemeniz normaldir ama son derece yanlıştır.
10 Kasım 2011