ALMANYA’DA ALEVİLİK VE EĞİTİM
Başlarken belirteyim: Hayatım boyunca açık ya da kapalı hiçbir dini inanca ilgi duymadım. Ateistliğim sosyalist olmamla birlikte başlamadı, daha önce vardı. Politik düşüncelerim, 17 yaşında liberalizmden anarşizme, bunun ardından da 19 yaşında sosyalizme doğru evrildi. 17 yaşında, ODTÜ Hazırlık Sınıfı’nda iken, liberal politik düşünceye sahiptim ve ateisttim. Zamanla politik düşünce değişti, ama ateizm değişmedi.
Alevilerin ve Sünni İslam dışında açık ya da daha az açık dini düşünceye sahip olan herkesin bu inançlarıyla ilgili ibadet ve eğitim-öğrenim haklarına kavuşmasını isterim. Her dini inançta bulunan ritüellerinin serbestçe hayata geçirilebilmesini ve kimliklerini açıkça ifade edebilmelerini isterim.
Bu gibi konularda başta gelen sorunum, teori ile gerçek arasındaki büyük farklılıktır. Bu büyük farklılık Sünni İslam’ın her çeşidinde bulunduğu gibi, Aleviliğin çeşitlerinde de vardır. Sünnilik ya da Alevilik kendi başına alındıklarında Almanca’daki Sammelbegriff kapsamına girerler. Birbirinden oldukça farklı Sünnilikler ve Alevilikler aynı kavram altında toplanmıştır. Gerçekte ise bu kavramlar önemli ayrımları da içlerinde barındırmaktadır. Yazının konusu iç ayrımlar olmadığı için bunları belirtmekle yetineceğim.
Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu’nda (AABF) yakında Genel Kurul Toplantısı yapılacak ve yeni yönetim belirlenecek. Hürriyet Gazetesi Avrupa baskısı AABF’deki değişik listeleri tanıtan bir yazı dizisi yayınladı (25 Şubat 2012). Bu dizide Genel Kurul’da başkan adayı olacak olan Cemalettin Özer’in söyledikleri ilgimi çekti.
Konuya giriş olarak belirtmek gerek, Aleviler geçtiğimiz yıllarda Almanya’da önemli haklar elde ettiler. İnançları ve bunu ifade etmek konusunda herhangi bir baskıyla karşılaşmıyorlar. Çok sayıda Cem Evi var. Dahası, Alevilik bazı okullarda –tıpkı Sünni İslam gibi– din dersi olarak okutulabiliyor. Kuşkusuz daha atılacak adımlar var ama bunlar bile önemli kazanımlardır.
Özer ardından şunları söylüyor: “Almanya’da geçen günlerde, İslam Konferansı ile ilgili yayınlanan bir raporda Alevi çocuklarının okullarda, Sünni çocuklara göre daha başarısız olduğu ortaya çıktı. Üç bin kişi üzerinden yapılan bu çalışma Alevi çocuklarının büyük kısmının okul diploması almadığını gösteriyor. Eğitimdeki bu sorunun çözümüne ağırlık vermeliyiz.”
Üç bin kişi araştırma için iyi bir rakamdır ve sonuçların temsili özellik taşıdığını gösterir. Yine, Özer’e göre Almanya’da 800 bin kadar Alevi yaşıyor.
Alevilik, teoriye göre, yeniliklere daha açık olan bir inançtır. Aleviler daha bilgilidirler, eğitime daha fazla önem verirler. Rakamlar ise, tersini söylüyor ya da teorinin bu bölümünün eskidiğini ve sadece gerçeklere dayanmayan propaganda özelliğini taşıdığını gösteriyor.
Almanya’daki göçmen grupları içinde Türk çocukları eğitimde en başarısız kesim içinde yer alır. Araştırmalar Türklük üzerinden ya da gelinen ülke baz alınarak TC pasaportuna sahip olmak üzerinden yapıldığı için, Kürtler ve Türkler, Aleviler ve Sünniler birlikte ele alınmaktadır.
Alevilik ve Sünnilik dışında kalan inanç sistemlerinin oldukça az olduğundan hareketle, Türk çocuklarının eğitimdeki büyük başarısızlığının Aleviliği ve Sünniliği birlikte içerdiğini söyleyebiliriz. Kuşkusuz burada ortalamadan söz edilmektedir. Konumuz tek tek başarılı örnekler değil, ortalama olarak okul çağındaki kitlenin hangi başarıyı gösterdiğiyle ilgilidir.
Özer’in aktardığı araştırmanın sonucu bize, eğitimde Alevi çocuklarının durumunun kötünün kötüsü olduğunu gösteriyor. Genel durum zaten kötüdür, Alevi çocuklarının durumu kötünün de kötüsüdür. Burada, sadece çocukları değil, Alevi aileleri ve genel olarak bütün Alevi toplumunu ilgilendiren önemli bir sorun bulunuyor.
Genel olarak Türkler ve Kürtler çocuklarının iyi eğitim almasını sağlayamıyorlar. Aynı saptamayı bir başka adlandırmayla Aleviler ve Sünniler için de yapabiliriz. Alevi toplumu bu konuda Sünnilerden daha da başarısızdır. Doğru dürüst eğitimi olmayan, Hauptschule diplomasıyla yetinen ve hatta onu bile alamayan, dolayısıyla iş bulma şansı da olmayan ve kaçınılmaz olarak lümpenliğe sürüklenecek büyük bir genç kitle vardır.
Bilinen bir gerçektir: Çocuğun okuldaki başarısı evdeki ortamla yakından ilgilidir. Dersleriyle ilgilenilmesi, başarı ya da başarısızlığının izlenmesi ve destek olunmasıyla yakından ilgilidir. Bu ilgi, çocuğun yaşı küçüldükçe daha da önem kazanır. Alevi ve Sünni çocukların büyük bölümü Almanya’da liseye gidemiyor. Almanya’da liseyi bitirebilen eğitim konusunda oldukça yol almış demektir. İlkokuldan ötesine gidememiş olan ise hemen hiç yol alamamıştır. Anlaşılan odur ki, Aleviler de tıpkı Sünniler gibi, “saldım çayıra, mevlam kayıra” anlayışından kurtulmamıştır.
Yine bilinen bir gerçektir: Annesinde ve babasında okuma alışkanlığı görmeyen çocuk okuma alışkanlığına sahip olmaz. Evde on kitabı bir arada görmemiş çocuğun ne okumasını bekliyorsunuz? Cem Evleri’nde kültürel çalışmalar yapılıyor. Saz kursu ve semah dönme. Bu kadar! Bu durumda Alevi çocuklarının eğitim sorununun çözümünde ne yapılabilir?
Alevi Kültür Merkezleri (AKM) konuya eğilmeliler, ama neyi nasıl çözeceğini belirtmeden ya da somut öneriler getirmeden bir sorunun çözümünde yol almak mümkün değildir.
Sorun sadece Alevi çocukların daha iyi bir eğitim görmesi için çaba harcamak değildir, ailenin de bu yönde eğitilmesi gerekir. Her aile çocuğunun daha iyi bir eğitim almasını ister, ama sadece istemekle bir şey olmadığı da bilinir.
Çocuğun ve daha önemlisi ailenin eğitimiyle ilgili ne yapılabilir, hiç açık değildir. Öncelikle, Aleviler daha moderndir, yeniliğe daha açıktır, eğitime daha fazla önem verir gibi belirmelerin gerçeklikle uyuşmadığını kabullenmek gerekiyor. Almanya gibi önde gelen bir bilim ve teknoloji ülkesinde eğitimde Sünnilerin bile gerisinden geliyorlar.
Üzerlerinde herhangi bir baskı yok, kimliklerini açıkça ifade edebiliyorlar, ibadetlerini açıkça yapabiliyorlar, ibadet yerlerini serbestçe açabiliyorlar. Ama sonuç da ortadadır.
28 Şubat 2012