TEORİK OLARAK BOŞ BİR KİŞİ : MİHRAC URAL


Bu yazıda, Mihrac Ural’ın en az 30 yıldır Muhabarat ile birlikte çalışması, Türkiye’de MİT ile ilişkileri ve polisle anlaşması, Nebil Rahuma’yı iki kez yakalatması, Ali Çakmaklı ile başlayarak on devrimciyi öldürtmesi üzerinde durmayacağım. Bu tipin –adam demiyorum çünkü adam değil- teorik boşluğu üzerinde duracağım. 

Mihrac Ural’ın H. Şenol ile çetleşmesinden öğreniyoruz: Mihrac Ural Acilciler’i ehlileştirmiş!.. Ne zaman yapmış bunu? Ağustos 1977’den yani ben yakalandıktan sonra. Nasıl yapmış? Buna cevap vermiyor. 

1978 ve 1979 yıllarında hapishanede iken dışarıda örgüt olarak yaşadığımız büyük tecrübeyi değerlendirdim. Bu deneyi değişik yönlerden yaşamış diğer kişilerin de fikirlerini aldım. Örgütsel deneyimin en önemli bölümü İstanbul’da yaşanmıştı. Zira örgütün adını duyuran eylemler bu ilde yoğunlaşmıştı. 

Bu değerlendirme sonucunda THKP-C (Acilciler)’in teorik görüşlerinde bazı değişiklikler oldu. Mihrac Ural’ın da canı gönülden onayladığı bu görüşleri ifade eden yazıların tümünü yazmak zorunda kaldım. Böyle diyorum çünkü yazabilecek başka kimse yoktu. 

Ne idi teoride gündeme getirdiğimiz değişiklik? 

Silahlı propagandayı temel mücadele biçimi olarak ele alan bir örgüt olarak kalıyorduk. Buna kısaca öncü savaşı da deniliyordu. Değişen, öncü savaşının halk savaşına dönüşeceği tespitinden vazgeçilmesiydi. Bu ülkede halk savaşı yapılamaz şeklinde bir tespit söz konusuydu. Nitekim sonraki yıllarda da Türkiye solundan hiçbir örgütün kırda örgütlenemediğini, harcanan bütün çabaya karşın kır gerillası başlatamadığını görecektik. Kentlerde silahlı propaganda temelinde çok sayıda eylem yapıldı (1980 sonrasında özellikle Devrimci Sol tarafından yapıldı), ama kırda bir türlü örgütlenilemedi. PKK’nin yürüttüğü savaşın başka temelleri vardır. Öncelikle işin içinde ulusal sorun bulunuyor ve ek olarak da Diyarbakır Cezaevi’nde yaşanılan ve gerçekte tüm Kürt toplumuna yönelik olan vahşet, silahlı eylemler için oldukça uygun bir zemin yaratmış durumdaydı. 

Teoride yaşanılan değişikliklerden sonra da Mahir Çayan’ın görüşlerinin esasından ayrılmadığımızı düşünüyorduk. Bizim için bu görüşlerin esası, halk savaşı değil, silahlı propagandanın temel mücadele biçimi olarak alınması idi. Zaten esas halk savaşı olsaydı, THKP-C ile TKP/ML arasında da büyük farklılık olmazdı. 

Bu teorik değişiklikle Acilciler “ehlileşmiş” midir? Hayır!.. 

Silahlı propagandayı temel alan ama öncü savaşının daha ileride halk savaşına dönüşmeyeceğini, kentlerde ayaklanmaya dönüşeceğini saptayan bir örgüt nasıl “ehlileşmiş” olur?.. 

Hani bu teorik değişikliği sen yapmıştın Mihrac Ural? Hani bu değişikliği ifade eden yazıları sen yazmıştın!.. 

Bu soytarı o kadar çok konuşuyor ve o kadar çok yalan söylüyor ki, kendi yalanlarıyla kendisini ele veriyor. Bir söylediği ötekini tutmuyor. 

Mihrac Ural, senin THKP-C (Acilciler)’in tarihinde teorik hiçbir rolün yoktur. Pratik rolünün olmadığını da biliyoruz. Bizde politik ve askeri liderliğin birliği esastı. Sen hangi önemli eyleme girdin de “askeri lider” oldun? 

Sen, Acilciler hareketinin tarihinde Muhabarat tarafından öne itilmiş bir pislikten başka bir şey değilsin. 

8 Ocak 2010