Suriye’de Muhabarat ile birlikte çalıştığın açık olarak biliniyor. Türkiye’de polis ile anlaştığını ortaya çıkarmıştık. Bu durumun ortaya çıkarılmasında Nebil Rahuma’nın senin gönderdiğin el yazısı notlarla iki kere yakalanması ve bunu Erkan’a anlatması önemli rol oynamıştı. Sen çabalayıp debelenip bu durumdan kurtulmaya çalışıyorsun ve bu amaçla da Nebil’in yakalanması konusunda Mehmetçik Mehmet vasıtasıyla kafa karıştırmayı deniyorsun. Çaresiz bir durum...
Düşünmen gerekir ki, karşındakilerin elinde seninle ilgili geniş bilgi var ve attığın her adım ayrı gibi duran bazı bilgilerin birbirine bağlanmasını da sağlayabilir. Nitekim de öyle oldu. Teşekkürler Mehmetçik Mehmet. Bize yol gösterdin ve Mihrac Ural’ın polisle anlaştığı noktasına yeniden ulaştık. Üstelik bu kez Nebil Rahuma’nın yakalanmasından bağımsız olarak bu noktaya ulaştık. Eskiden de söylemiştim. Her yeni çaba, her yeni iddia, iki tarafı kesen bıçak gibidir. Beklediğiniz taraftan değil de öteki taraftan da kesebilir.
Mart 1978 operasyonu bu örgütün tarihindeki en büyük operasyondur. Polis, ülke çapında, örgütün bir ucundan girmiş öteki ucundan çıkmıştır. Mart 1978 yakalanmasının karanlıkta kalması için yıllarca elden gelen her şey yapıldı. Mihrac Ural dikkatleri sürekli olarak bana çekmeye çalıştı ve böylece de bu operasyonla ilgilenilmesini önlemeye çabaladı. Bu operasyonda kaç kişi yakalandı ve bunlar kaçar yıl hapis yattılar, halâ tam olarak bilinmiyor.
Yavaş yavaş ortaya çıkarıyoruz. Mihrac Ural’ın polisle anlaştığı ve bu operasyonun boyutlarının oldukça geniş olmasında önemli rol oynadığı, bu kez Nebil’in yakalanmasından bağımsız olarak, bir kere daha ortaya çıkıyor. Şimdi bilgileri tasnif etmemiz gerek ve ondan sonra da açıklayacağız. Mihrac Ural işin bu noktaya doğru yaklaştığını sezdi ve bilinen numarasını tekrarladı. Dikkatleri Ağustos 1977 yakalanmasına çekerek kendisini kurtarmaya çalıştı. Artık mümkün değil...
Uydurduğun ya da Mehmetçik Mehmet’e dikte ettiğin her yeni yalanla birlikte nasıl bir panik içinde olduğun daha da açığa çıkıyor. Hem sonra ben eskiden de söylemiştim. Benimle ilgili söylediklerinin tümünü kabul ediyorum. Bunlar doğru bile olsalar, senin polisle anlaştığın gerçeğini ortadan kaldırmazlar...
Ağustos 1977 yakalanması da maşallah pek bereketli yakalanmaymış. Kullanıla kullanıla bitmedi. Sürekli yeni uydurmalarla pişiriliyor ama bu yemek çoktan koktu Mihrac Ural, bu nedenle kimse de yemiyor...
Önce dedi ki, Engin yakalandığında bildiği her şeyi söyledi. Ama yetmedi. Ekleme yaptı. Tahmin ettiklerini de söyledi. Bu da yetmedi. Polis arabasına biner binmez bindiği her şeyi söyledi. Son numara bu, bakalım arkasından ne gelecek, merakla bekliyorum. Bunlar, beni geriletmek bir yana, içinde bulunduğun paniği gayet iyi gösteriyor.
Önceden de yazmıştım, değil mi? Ben yalnız yakalanmadım. Müslüm adlı taraftar bir arkadaşın evinden çıkar çıkmaz yakalandım, arkamdan da evi bastılar. Müslim bu evde Devrimci Halkın Birliği’nden iki kişiyle birlikte kalıyordu. Bu insanları tanımıyordum. Hep birlikte polis arabasına değil, sivil bir minibüse bindirildik. Yolda hiç kimse konuşmadı.
Ben aslında bildiğim ve de tahmin ettiğim ve hatta rüyamda bile gördüğüm her şeyi orada hemen anlatmaya hazırdım ama iki nedenle bunu yapmadım:
Birincisi: Öğrenci evi basıldı ve o nedenle yakalandım diye düşünüyordum. Başka bir nedenle yakalandığım, izlendiğim aklıma hiç gelmedi.
İkincisi: Polisler 2. Şube’nin bilinen polisleriydi. Hiç konuşmadılar. Sansaryan Han olarak bilinen 2. Şube’ye kadar birlikte geldik.
Şimdi soralım: Sen Müslim’i tanır mısın Mihrac Ural? Tanımazsın. Mehmetçik Mehmet (Mehmet Yavuz) da tanımaz. Müslim yaklaşık üç ay bizimle birlikte yattı. Sağmalcılar’da çıkan isyanda faşistlerin attığı cam gözüne geldiği için tek gözünü de kaybetti. İlk mahkemede tahliye oldu. Bu adamın benimle ilgili tek kelime ettiğini duyan varsa bana da söylesin, ben de öğreneyim. Yakalanmamız sırasında benimle ilgili konuşabilecek tek kişi Müslim’dir. O da bir şey söylemediğine göre, sen ve senin gibilere ne yemek düşer, artık sen karar ver. Yeni yalanların sadece sendeki paniğin boyutlarını gösteriyor Mihrac Ural, başka bir şeyi değil...
Ağustos 1977’de toplam 19 kişi yakalandık. Bunların içinde İbrahim’in üç köylüsü, Müslim gibi bir sempatizan, yoldan geçen bir Ermeni genç de vardı. Adamın birisi benim kaldığım ve basılan evin önünden geçerken eve bakmış. Polisler kimlik sormuşlar. Ermeni asıllı çıkınca davaya dahil edilmişti. Bu 19 kişinin on kişisi sorgu hakimliğinde bırakıldı. 9 kişi tutuklandık. Müslim de dahil 3 kişi ilk mahkemede tahliye oldu. Hepsi daha sonra beraat etti. Kaldı 6 kişi. Bunlardan Hilal tutuklandıktan 14 ay, Belma 16 ay sonra tahliye oldu. İkisi de beraat etti. İbrahim de tutuklandıktan 28 ay sonra tahliye oldu. Kaldık üç kişi. Üçümüz de müebbet alacaktık. Bunlardan da ikisi cezaevinden kaçtı...
Görüldüğü üzere, bu davada sayılardan ve isimlere kadar her şey açık. Yıllardan beri açık. Mart 1978 yakalanması, örgüt tarihindeki en büyük yakalanma derseniz, yıllarca karanlıkta bırakıldı. Toplam kaç kişi yakalandı, o bile bilinemedi. Hepsi çıkıyor ortaya Mihrac Ural. Sen, içimizdeki ajan, bu sefer Nebil’in yakalanmasından bağımsız olarak bir kere daha teşhir oluyorsun...
Mart 1978 operasyonunda yakalanmış ve yıllarca hapis yatmış olan arkadaşlar... Tarihimizdeki bir “esrar perdesi” daha kalkıyor. Yaşamış olduklarınızı iletin, yayınlansın...
21 Aralık 2009