Değişik arkadaşların yazılarından öğrendiğim kadarıyla, Mihrac Ural büyük servetini ot yiyerek oluşturmuş. Simit satmakla başlayarak servet oluşturmayı biliyordum ama ot yeme versiyonunu duymamıştım...
Eskiden milyonerler servetlerini oluştururken işe simit satmakla başladıklarını anlatırlardı. Hatta bazıları “ilk kazandıkları parayı” çerçeveletip duvara da asardı.
Tabii ki anlattıkları hiç inandırıcı değildi. Ama burada önemli olan başka bir nokta vardı. Büyük bir servet sahibi olan herkes kendisini bunu nasıl oluşturduğunu açıklamak zorunda hissediyor. Nedeni belli, herkesin gözünün önündeki mekanizmalarla birikmiş bir servet yok. Tersine, çok kişi bu kadar para nereden geldi, bu servet nasıl oluştu bilmiyor. O zaman da servet sahibi açıklama yapmak zorunda kalıyor. Artık yutarsanız!..
Bir an için Mihrac Ural’ın gerçekten ot yiyerek büyük miktarda para biriktirdiğini kabul edelim. Olmaz, hesap yine tutmaz!..
Birincisi: Ömrü billah ot yese, bu servetin onda birini bile biriktiremezdi.
İkincisi: Bu adam çalışmadığına göre, hangi parayı biriktiriyordu?
Tabii ki, örgüt parasını. Ortada başka bir para yok çünkü. Büyük bir fedakarlık gösteren Mihrac Ural ot yiyerek örgüt parasını biriktirmiş! Peki ama bu para ve bu parayla satın alınan mallar neden neredeyse tümüyle beş kişinin zimmetindedir? Bu beş kişi; Ali Kasım - Mihrac Ural, Malak Fadal, onun kızkardeşi ve bu hırsız çiftin iki oğlu...
Bu paranın bilinen kaynakları nelerdir?
Suriyeli bir örgütle birlikte FKÖ’ye yapılan saldırıda dört yoldaş öldü. Bunlar için kan parası alındı, en az 50 bin dolar. Kan parası sonraki yıllarda da küçük miktarlar halinde sürdü.
Kuzey Kore’den 50 bir dolar alınıyor. Bu para karşılığında İstanbul’daki Güney Kore Konsolosluğu bombalanıyor. (Sitedeki Taşeron Bombacılık yazısında bunu açıkladım).
Örgütün durumunu görünce verdiği parayı geri isteyen ve bu nedenle ajan ilan edilerek öldürülen Sami’nin Libya’dan örgüte gittiğini zannederek Mihrac Ural’a 25-30 bin dolar ilettiği tahmin ediliyor.
Hollanda’dan giden yüksek miktarda para var, başka yerler de var...
Sadece bunları bile toplarsanız –ki gerçek miktar bundan hayli büyüktür- iyi bir birikim ortaya çıkar. Bu arada birden aklıma geldi. Mihrac Ural’ın ot yerken çekilmiş fotoğrafı var mı? Duymadım, galiba yok. Ot yemenin yalan olduğu buradan da ortaya çıkıyor. Gerçekten ot yeseydi, “yoldaşlar, sizin için ot da yedim” diyebilmek için mutlaka fotoğraf çektirirdi.
Az kalsın unutuyordum, bir nokta daha var. Ot yemekle verem olmak ilişkisi. Mihrac Ural kendisi yemeyip yoldaşlarına yedirdiği, sürekli ot yediği için bir ara verem bile olmuş!!!
Kardeşim bu nasıl bir soytarıdır, bilen varsa bana da anlatsın. Hırsızlığın bile bir edebi adabı vardır, değil mi?...
4 Kasım 2009