Bir arkadaş sordu: Mihrac Ural’ın sayfasına hiç bakıyor musun? “Bakmıyorum. Ne söylediği beni ilgilendirmiyor. Üstelik ben ona cevap da vermiyorum. Örgüt tarihinde gizli olanları ortaya çıkarıyorum.” dedim. Bunun üzerine bana fotoğrafımın yanındaki cümleyi söyledi: “Gözlerine iyi bakın!” Hiç güleceğim yoktu yani…
Mihrac Ural bu sayfadaki fotoğrafı alıp kendi sayfasına koymuş sağolsun, yanına da “gözlerine iyi bakın” diye yazmış. Anlaşılan, o gözler seni fena yapmış...
Son olarak “Mihrac Ural polistir” yazısı epeyce yankı uyandırdı. Yazıda söylenilen yeni bir şey yoktu. Sadece olaylar birbirine bağlanıyor ve her olayın ötekilerle bağlantısı ortaya konuyordu.
Mihrac Ural Türkiye’de gözaltında iken polisle anlaşmış ve Nebil Rahuma’yı yakalatmıştı. Bunun ortaya çıkmaması için 1977 yakalanması da dahil olmak üzere yakalanmalar hakkında araştırma açılmasını sürekli olarak engellemişti. Siz 1978’de Isparta Cezaevi’ne yanımıza geldiği zaman bana çektiği yağları duysaydınız küçük dilinizi yutardınız. Hesap sorsaydın ya o zaman! Üstelik ben “soruşturma açılsın...” dedim. Sen şiddetle karşı çıktın. Nereden bilecektim ki, Nebil’i yakalatması ortaya çıkmasın diye böyle karşı çıktığını.
Bazen düşünüyorum da, bu herifi fena yaptım diyorum kendi kendime.
1977 öncesinde olduğu gibi 1977 yılından 1982’ye kadar da örgütte Genel Komite üyesiydim. Son olarak, Politbüro diye bir organ vardı, oradaydım. Katılmadığım ve Birinci Konferans adı verilen toplantıda merkez komitesine ve galiba bir de ideolojik büro’ya seçilmiştim.
Sonra, TKEP yılları geldi. Mihrac Ural hakkımda her şeyi onlara anlatmıştı. Anlatsın tabii. Aday üyelik sürecinden geçmeden partiye doğrudan üye alındım. Önce Almanya sorumlusu oldum, birkaç yıl sonra merkez komitesi üyesi.
1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren önce BSP, sonra ÖDP’de Almanya’da en üst organda sorumlu oldum. Artık ötesini saymayayım...
Eskiden de söylemiştim, bir daha söylüyorum: Mihrac Ural ve avanesi bana hiçbir şey yapamaz. İstedikleri kadar konuşsunlar…
Bakın size bilinmeyen bir şey anlatayım: Bir yıldan fazla oluyor. Site daha yeni sayılır. Mihrac Ural’a Muhabarat ve Ali Çakmaklı’dan bindiriyoruz. (Parantez açıp belirteyim: İki başlangıç konusu da tam bir başarıya ulaştı. Bu adam Muhabarattır, bunu herkes biliyor. Ali Çakmaklı cinayeti ise onun etine kazınmış durumda...) Bana tanik1982 imzalı bir ileti geldi. Oradaki kişi, “yanlış yapıyorsunuz, buna son verin” diye çağrı yapıyordu. Duruma önce uyanmadım. Soyadı Tanık olan eski bir arkadaşım vardı, o zannettim. Diyordu ki: “Ben Mihrac ile konuştum, okesmeye hazır”. Arkasından da ekliyordu: “Bir süre sonra internetteki bütün yazılar da kaldırılsın”. Birkaç gün sonra duruma uyandım. Bu Mihrac’ın ta kendisiydi. İfade de zaten onun ifadesiydi. Hemen yazılara tekrar başladım. İnternetteki yazıları kaldırma teklifi üzerinde durmadım bile. Böyle bir teklifi neden kabul edeyim?
Mihrac Ural ve avanesi benim için istediğini yazsın, yayınlasın, insanlara göndersin. Bana hiçbir şey yapamazlar. Ama ben onlara yaparım. Aradan bir yıl geçti. Hiç yanılmamışım...
Bu sitede toplam 18 kişi yazdı. 15 tanesinin politik geçmişi aynı sayılır. Üç tanesi bu geçmiş dışından insanlar. Hepsi de Mihrac Ural ve avanesini bir şekilde tanımış. Muhabarat elemanı, devrimcilerin katili, hırsız... Herkesin saptaması aynı. Herkes bunu başka yerlerden yaşamış...
Daha bekleyin, başka şeyler de geliyor.. Ali Sönmez dosyasını bu hafta içinde yayınlayacağız. Hep birlikte Mihrac Ural'ı fena yaptık. Daha da yapacağız...
Gelelim, Mehmet Yavuz adlı artiste. Artist diyorum, zira bunlar çok ucuz insanlar. “Mihrac’tan para aldığımı ispat edemeyene...” filan diyormuş.
İşte benden önceki yazının sahibi, Mehmet Yavuz - Mihrac Ural ya da Muhammed Kasım ve Ömer Ödemiş arasındaki kiremit ticareti işini açıkladı. İstersen başka şeyleri de açıklayayım Mehmet Efendi. Elimizde o kadar geniş bilgi var ki...
Sen sen ol, otur oturduğun yerde. Gözlerime bak, ne demek istediğimi anlarsın. Resmen insanı güldürüyorsunuz yani... Demek, Acilciler polis işkencesinde şöyle yaparlarmış böyle yaparlarmış... Mehmet Yavuz, konuşturma insanı...
Antakya’da yakalananların sadece polis değil mahkeme ifadelerini bile bilmediğimi mi sanıyorsun? Oradan Adana ve Mersin’e de geçebiliriz. Ağır ceza alacağı belli olmasına rağmen siyasi savunma yapamayanları mı anlatsak, yoksa banka soyup parayı aralarında paylaşanları mı. Konuşturma insanı şimdi. Bu davranışlar senin bölgenden, senin memleketinden çıkan örnekler. Zannetme ki bunlar bilinmiyor. Sen sen ol, otur oturduğun yerde. Bunlar senin velinimetine bile 5-6 numara büyük gelen işlerdir. Sana ise hiç uymazlar. Kısacası, gözlerime bak, ne demek istediğimi anlarsın!..
16 Kasım 2009