Bu sefer, nedendir bilmem, böyle olmadı. Canım hiç sıkıntılı değil, hatta keyifli bile sayabilirim kendimi. Kafamdaki planları hayata geçirebiliyorum. Gerçi her zamanki sıkıntım, hep daha iyisini istiyorum, ama bu kadarı da fena değil...
Bu arada beklenmedik sürprizler de oluyor. Kendim için değil ama öldürülmüş arkadaşlarım için bir şeyler yapmış olmak bana mutluluk veriyor.
Al sana bu Nebil için, al sana bu Ali Çakmaklı için, al sana bu Hanna için, al sana bu Filistinde öldürttüğün yoldaşlar için, al sana bu Sami için, al sana bu da Yusuf için...
Mihrac Ural şamar oğlanına döndü. Hacıyatmaz gibi, vurdukça, yere yapışıyor, yeniden kalkıyor, bir daha vuruyorum, yeniden yere yapışıyor.
Yenilen pehlivan güreşe doymazmış, bu da onun gibi...
Halâ bana bir şey yapabileceğini sanıyor. İnsanlara hakkımda açıklamalar gönderiyor. Ama bir buçuk yıl öncesinde değiliz. Durum değişti. Kısaca söylenilen; "Defol git ulan, 30 sene sonra mı aklın başına geldi, defol..."
Ben herifi tokatlamaktan bıktım, herif tokatlanmaktan bıkmadı. Eskiden olsa, "şu garibe yardım edin" filan derdim. O kadar aptalca davranıyor ki, biraz aklı olan birisi şuna yardım etsin, derdim. Etrafında aklı başında kimse kalmadı. Ömer Ödemiş ondan daha aptal...
Neyse arkadaşlar, öldürülmüş yoldaşlar, ahınız boşlukta kalmadı. Sizleri öldüreni, öldürteni eşekten düşmüş karpuzdan beter hale getirdik. Mevcut durum, açık söyleyeyim, bana büyük bir huzur veriyor. Bu huzuru duyan sadece ben değilim üstelik. Bir bölümü birbirini bile tanımayan insanlar ortaklaşa iyi bir iş yaptılar...
Doğum günümde kendimi tebrik ediyor, bütün arkadaşlara da yeniden teşekkür ediyorum. Sizler olmasaydınız buraya kadar gelemezdik...
21 Temmuz 2009