Ya da bu tiple nasıl uğraşılır?..
Ülkemizde bir konu üzerinde konuşmak demek, yığınla bilgiyi karmakarışık olarak ortaya dökmek anlamına gelir. Yöntem bilinmez, analitik düşünce derseniz, adı bile duyulmamıştır. Oysa ki, bilgi yığınına bir yöntemle yaklaşırsanız bir türlü sonuç alırsınız, başka yöntemle yaklaşırsanız bir başka türlü. Bu nedenle konuya göre doğru yöntemi seçmek önemlidir.
Mihrac Ural ile ilgili bilgi vermem gerekmiyor. Okur bugüne kadar yazılanlardan bu şahsı yeteri kadar tanımış olmalıdır. Bu yazının amacı, arada bir konu ile ilgili soru yönelten arkadaşların talebine cevap vermeye çalışmaktır.
Mihrac’ın başlıca özellikleri şöyle sıralanabilir. Çapsız ve belirgin herhangi bir becerisi bulunmuyor, zeki ama akıllı değil, enerjiktir, inanılmaz derecede yalan söyler, kısa vadeli geçici işlerde iyidir ama uzun vadeli işlere gelemez. Her yerde ve her biçimde kendisini öne çıkarmaya çalışır. Bazı arkadaşlar “psikolojik olarak hasta” diyorlar ki, yerinde bir tespittir. Psikoloji dilinde durumuna “negatif narsizm” denilebilir. Kendini yükseklerde görür ama buna uygun özellikleri yoktur. Eski dilde buna “kifayetsiz muhteris” denilir. Büyük hırsı vardır ama çap yoktur. O zaman bu çapsızlık başka yollarla kapatılmaya çalışılır.
Hangi yollarla?
Çapsız kişi zayıf kişidir ve kendisine uygun çevre bulmak zorundadır. Bu çevrede bulunacak olanlar asla onun sahip olduğundan daha gelişmiş özelliklere sahip olmamalıdırlar. O her zaman en önde olacaktır, ya da çevresindekiler her konuda ondan geride olmalıdırlar. Bu tür insanlar nasıl bulunur? Bunlar öncelikle zayıf kişilikli insanlar olmalıdır. Zaten başka tür insan da bu tür ilişkiye girmez, kazara girse de kısa sürede ayrılır.
Mihrac’ın çevresindeki insanlara bakın. Günlük olarak bakmayın, diyelim son on yılı baz alarak bakın. Hepsi zayıf kişilikli insanlardır. Biraz güçlü kişiliği olan, bir süre sonra gitmiştir.
Bu insanların bulunmasında başlıca iki yol vardır:
Birincisi, maddi temeli bulunmayan övgüdür. Mihrac acayip övücüdür. Palavracılığını ölçüsüz övgücülükte de kullanır. Yeter ki ona biat et, sana en güzel özellikleri layık görür. Karşısındaki de zayıf bir insansa, kendisi hakkında gerçekçi bir değerlendirme yapmaktan aciz ise, “vay be, meğerse ben neymişim” demeye başlar...
20 yaş civarı gençlerin, yaşları biraz ilerledikten sonra, kendi haklarında daha objektif yargılara ulaşır ulaşmaz Mihrac’tan ayrılmaları bu nedenledir. Güçlü kişiliklerin veya belirli özelliklere sahip olanların bu tür üfürük övgülere ihtiyacı yoktur.
Birinci sonuç, Mihrac’ın özellikle övgülerini ciddiye almayacaksın. Ya da, “ben ne olup ne olmadığımı biliyorum, senden öğrenecek değilim” diyeceksin.
Bu insanlar çıkar karşılığı da bulunabilirler. Bu, görece yeni bir olgudur. Suriye ile ticaret yapanlar ile Mihrac arasında bir çeşit birbirini destekleme ilişkisi kurulabilir. Tamamen çıkar esasına dayalı olan bu ilişkide, “öküz ölünce ortaklık bozulur”.
Bu çıkar ilişkisi temelinde Mihrac ile birlikte bulunan kişiler fazla saldırganlaştıklarında kendilerine bizim de elimizde imkânlar olduğunu hissettirmek gerekir. Mihrac’ın artık bilinen Suriye gizli servisi Muhaberat ile ilişkisi mutlaka onun çevresindekilere de bulaşacaktır. Bizim yapacağımız bunu açığa çıkarmak olur. Muhaberat’ı savunmak bizim üstümüze vazife değil...
Yukarıdaki kişilerin ilk bölümüne yapılabilecek bir şey yok. Hiç bir özelliğe sahip olmadan kendilerini bir şey zannedebilirler.
İkinci kesimi de arada bir ayağını denk alması için uyarmak gerekebilir.
Ama bir kesim daha vardır. Bu kesim, kısa vadelidir ama işlev olarak öncekilerden daha önemlidir. Belirli özellikleri vardır, beceriklidir ve büyük olasılıkla kısa dönemde Mihrac’tan ayrılacaktır. Ama kısa vadeli ilişkiler uzmanı olan Mihrac için bu insanlar önemlidir. Bunları kafaya almak için fazla sermayesi yoktur. Üstten konuşur, kendini olduğundan bambaşka göstermeye çalışır ve karşısındakine inanılmaz övgüler düzer. Karşısındaki bir süre sonra durumu anlayacak ve uzaklaşacaktır ama bu süre içinde yeterince kullanılmış olacaktır.
Buna karşı ne yapılır? Yöntem basittir. Mihrac ister doğrudan kendisi isterse de çevresini devreye sokarak seninle irtibat kurmaya çalışır. Önemli olan, seninle bir çeşit diyaloga girmesidir. Bu diyalogda amacına ulaşmak için üstten de konuşabilir, bu şekilde karşısındakini psikolojik baskı altına almaya da çalışabilir, övgüler de düzebilir, tehdit de edebilir, duruma göre kendini acındırabilir de. Bu diyaloğun yolunu kapatacaksın.
Bu nasıl yapılır?
Bir karar verdikten sonra bu kararı asla tartışmayacaksın. Bu böyledir, bu kadar!
Senin hoşuna gider mi, gitmez mi, beni ilgilendirmez. Baktı ki kendisi sonuç alamıyor, bu sefer çevresi devreye girmeye çalışır. Bu durumda her talebe olumsuz cevap vereceksin. Ben bunu böyle yapacağım, bu kadar! Ne yapacağımı da kimseden öğrenecek değilim!
Baktı olmuyor, tehdit ve saldırılar başlar.
Burada yöntem, kabul etmektir, yalanlama ya da tartışmaya girmemektir.
Sen hainsin!
Vallahi haklısın! Beni böyle gördüğün için de kendimle gurur duyuyorum.
Sen MİT ajanısın!
Haklısın. Zaten hepimiz MİT ile çalışıyoruz!
Örnekler çoğaltılabilir, ama durum anlaşılmıştır sanırım.
Buradan da iş çıkmayınca Mihrac çevrenizdekileri size karşı kışkırtmaya çalışır. Bugüne kadar bunda başarısız olduğu da söylenemez. Geçmişte Mihrac’a resmen küfür eden insanlar basit nedenlerle birbirleriyle konuşmayabiliyorlardı.
Burada yapılacak olan da yukarıda açıklanmış olan iki saptamadır. Mihrac’ın söylediğine inanmayacaksın, söylediğini ciddiye almayacaksın, irtibat kurmayacaksın, ne söylerse kabul edeceksin.
Kendimden örnek vereyim. “Engin’i İbrahim Yalçın yönlendiriyor” diyormuş.
Cevap: “Doğrudur! Beni kimin yönlendireceğini senden mi öğreneceğim?”
Bu tutumun sürekli hale getirilmesi karşı tarafı umutsuzluğa iter.
Ben yaptım. Benimle çok uğraştı. Çevresi de hayli uğraştı. Bir süredir rahatım. Beni herhangi bir yere çekemeyeceklerini anlayınca, umutları bitti.
Daha fazla söze gerek yok. Mihrac’ın çapsızlık ve palavracılığının en iyi örneği benim durumumdur. Bir yıllık uğraşı fiyaskoyla bitti. Hakkımda açıklamalar yaptı, sonuç alamadı. İnsanlara yazılar gönderdi, sonuçsuz kaldı. Ölüm tehditleri savurdu, bundan da sonuç alamadı. “Hadi yap da görelim bakalım!..“ denilince, pilin bittiği açık olarak ortaya çıktı.
Zor değil, bunu herkes yapabilir. Sadece sıkı bir istikrar gerekiyor...