MİHRAC URAL'IN İNİNE GİRDİK

Bilançoyu daha önce belirtmiştim. Yeniden belirtiyorum: 

Durum bir yıl öncesindeki gibi değil, altı ay öncesindeki gibi bile değil. Mihrac Ural'ın -deyim yerindeyse- inine girdik. Herif Antakya'da çöküyor. 

Yeni saldırganlık dalgası bunun göstergesinden başka bir şey değil. 

Yazılanı değil, yazılanın arkasını okumak gerekir. Ne diyor? 

Ajan doğuran anadan doğma, devrimci katili doğurtan babadan olma, Mihrac Ural denilen karanlık tip, Antakyalıları kendi önderliği altında birleşmeye çağırıyor. 

Antakyalılık deyimi boşuna öne çıkartılan bir deyim değil. 

Devrimci harekette böyle deyimler yoktur. Her yerde olduğu gibi Antakya'da da karşı devrimci vardır, lümpen vardır, soytarı vardır, devrimci vardır, doğru dürüst insan vardır. 

Çare kalmadı, şimdi Antakyalılığa sarılıyor. Sarılsın, ziyanı yok... 

Birkaç aşamada çok büyük darbe yedi... 

Nebil Rahuma'yı zımpara kağıdı niyetine kendi pisliklerini temizlemek için kullanmasının önü kapandı. 

Nebil'i iki kez kendi el yazısıyla yazılmış not göndererek yakalattığı ortaya çıktı.

Derken, katıldığı en büyük eylem olan -daha büyüğüne katılmamıştır- Adana ABD Konsolosluğu'nun bombalanmasında gözcülük yaparken, Nebil'i bırakıp kaçtığı ortaya çıktı. 

Derken, "ser verdim sır vermedim" söyleminin yalan olduğu ortaya çıktı. 

Daha ne olsun!... 

Bu arada komik bir şey de oldu: 

Diyormuş ki, (Bu ifadeyi kullanıyorum, çünkü önceden de belirttiğim gibi bu herifin yazdıklarını okumuyorum. Kişinin kafa yapısını ve çapını bildikten sonra sürekli olarak ne söylediğini bilmek gerekmez.) "Mustafa Burgaz, gözlerim bağlıydı diyor. Yani beni görmemiş...)

Aman yarabbi! Çok önemli bir olay...

Nebil de o pusulaları senin yazdığını görmemişti. El yazını tanıdığı için senden geldiğini anlaması için görmesi de gerekmiyordu. 

Burgaz da senin sesini tanıyordu herhalde. Yani görmesi gerekmiyordu... 

Aklınca çocuk kandırıyor... 

Neyse, devam ediyoruz. 

Susmakta devam eden arkadaşlara şimdiye kadar çok çağrı yapıldığı için yeniden yapmıyorum. Sadece herkese soğukkanlı olmasını öneriyorum. 

Fare bile köşeye sıkıştırıldı mı, çıldırır. Mihrac Ural bu durumdadır.

Umarım daha da beter olacaktır... 

26 Mayıs 2009