SON GELİŞMELER

Başlıca üç yeni gelişme var. Okurlarımıza iletelim. Öncelikle sayfamızı yeniden düzenledik. Önceki fazla karışmıştı. Gelişmelere gelince: 

Birincisi: "Bir polisi deşifre etmek" başlıklı yazıda sözünü ettiğim Faiz Cabiroğlu beni aradı. “Sizi tanımıyorum ve sizinle ilgili hiç bir şey yazmadım” dedi. Mantıklı bir açıklama zira ben de kendisini tanımıyordum ve tanımadığım bir kişinin benimle ne işi olabilir diye de merak ediyordum. Ancak çok sayıda insana kendisine ait olan blogdan benim hakkımda yazılar gittiği de açık. Zaten ben de Faiz adını onlardan duymuştum. Bunları kendisine ilettim. Sonra durum biraz olsun ortaya çıktı. Blogunu kendisinin dışında başkaları da kullanabiliyormuş. Anlaşılan, kendisinin haberi olmadan etrafa bir sürü şey gönderilmiş. Bunun nasıl yapıldığını bilmem mümkün değil. Kendisine de ilettim. İnternet ortamında özellikle dikkatli olun, yoksa ilginiz bulunmayan konulara karıştırılmanız işten bile değildir. 

İkincisi: Önceden de belirtmiştim. Mihrac Ural ve yeni yardımcısı pavyoncu adıyla bilinen Zafer Gündoğdu’nun  değişik insanlara benimle ilgili olarak gönderdikleri yazıları okumadım, merak da etmedim. Yazsınlar. Ne söylüyorlarsa kabulümdür! Zannediyorlar ki böyle yapınca bir şey olacak. Uğraşsınlar! 

Üçüncüsü: İnsanların Mihrac Ural’ın Muhaberat ile ilişkisi konusundaki bilgileri benden fazla. Bu ilişkiyi başlangıç zamanından beri bilmeme karşın bu kadar ayyuka çıktığını bilmiyordum. Sabah gazetesinde on yıl önce çıkan Suriye Casusu Suçüstü Yakalandı başlıklı haber konunun ayrıntısını veriyordu. Bazı arkadaşların ilettiğine göre, yeni gelişmeler de varmış. 

Suriye’de Hafız Esad öldükten sonra yerine oğlu Beşar Esad geçti. Bu değişim Muhaberat içinde de bazı değişimlere neden olmuş ve Mihrac Ural kenara itilmiş. Kendisi, yapılan değerlendirmeye göre, şimdi yeniden Türkiye devrimci hareketine girmeye çalışıyormuş. Son zamanlardaki büyük çabası bu nedenle imiş. 

Bu değerlendirme bana bir yıl önce gelen başka bir bilgiyle uyuşuyor. 

1983 yılında Almanya’da Mehmet isimli bir arkadaş vardı. Antakyalıydı ve ayrılıkta öteki tarafta kalmıştı. İyi bir arkadaştı. Sonra ABD’li bir kızla evlenip ABD’ye gitti. Orada okumuş, yüksek lisans yapmış ve sonra da Suriye’ye gidip Şam Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olmuş. Durumunu buradaki Antakyalı arkadaşlar zaman zaman bana iletirlerdi. 

Geçen yıl Mehmet bu arkadaşlardan birisine şunları anlatıyor: Beşar Esad Türkiye’yi resmi olarak ziyaret ettiğinde onun tercümanı imiş. Önemli bir görev. Suriye’ye dönünce Mihrac kendisini Lazkiye’nin Bassit köyüne davet etmiş. Ona yıllar önce Teslim Töre’nin kısa süre kaldığı evi göstermiş. Sonra konu sadede gelmiş: Sen bu kadar yükseldin de, neden ben yapamadım? 

Mihrac yoldaş haklı! Kendisi genel sekreter, Mehmet ise sıradan bir üyeydi. Genel sekreter dururken üyenin böyle yükselmesi doğru mudur? 

Anlaşılan, Suriye ciddi bir devlet olma yolunda bazı adımlar atmış bulunuyor. Lazkiye hakimi Beşar Esad’ın amcası olan Cemil Esad –Mihrac’ın hamisi- da bölgesinin dışına çıkamamış durumda. Muhtemelen o bölgede de gerilemiştir. Bu adamı 1982’de kısa bir süre görmüştüm. Devlet adamı kim, bu adam kim! Faşist devlet adamlarının bile bir ciddiyeti olur. Hafta sonu adamlarını toplayıp Beyrut’tan lüks araba kaldırmaya giden bir tipten devlet adamı olur mu? 

Arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim, diye bir söz vardır. Gerçekten de öyle! Cemil Esad, Mihrac yoldaş, pavyoncu Zafer... Başka isimler de eklenebilir ama bu kadarı yeter. Gerçekten birbirlerine uyuyorlar!.. 

6 Ocak 2009