ALİ ÇAKMAKLI

Ali Çakmaklı, Acilciler-HDÖ ayrılığında istenilen yerde saf belirlemeyince polis ilan edilerek öldürüldü. Ali Çakmaklı'nın öldürüldüğünü İstanbul'da iken duymuştum. Bir süre sonra yurtdışına -Suriye'ye- çıkmak ve birkaç hafta sonra geri dönmek niyetiyle Adana'ya geldim. Ben Adana'da iken İstanbul'dakiler yakalanacak ve benim geri dönme işim suya düşecekti. 

Adana'da "Karanlık Adam" başlıklı olayla ilgili bildiriyi okudum. Ali Çakmaklı'nın polis olduğu -madde sayısını tam hatırlamıyorum- 8-10 madde halinde açıklanıyordu. Bildiri daha ilk okuyuşta garibime gitti. Bir insanın polis olduğunun anlaşılması için bir bilemediniz iki sağlam gerekçe yeterlidir. Bu kadar çok gerekçe sıralanmasına ne gerek vardı? İnsanın aklına ister istemez, gerekçelerin çoğaltılmasının, savunulan tezi güçlendirmek için yapıldığı geliyordu. 

Bir konuda fazla gerekçe ileri sürülmesi tehlikelidir. Ek gerekçeler iki tarafı kesen bıçak gibidir. Bazen istediğiniz yandan değil de öteki yandan keserler. Hele de gerekçelerden birisinin gerçek dışı olduğu anlaşılırsa, bu durum, öteki gerekçeleri de kuşkulu duruma getirir. 

Ali Çakmaklı'nın "polis olduğunu kanıtlayan" olayların büyük bölümü Adana'da geçmişti. Bunlar hakkında bilgim yoktu. Doğru ya da yanlış olmaları konusunda fikrim yoktu. Ama bir gerekçe vardı ki, İstanbul ile ilgiliydi... 

Burada, 1977 yılında benim de yakalandığım polis operasyonunun asıl faili olarak Ali Çakmaklı gösteriliyordu. Evet, Ali Çakmaklı da o operasyonlarda yakalananlar arasındaydı ama operasyonun kendisiyle ilgisi yoktu. 

Bu "polislik gerekçesi" tamamen hayal ürünüydü ve belli ki Ali Çakmaklı'nın polis olduğu görüşünü güçlendirmek için konulmuştu. 

Ali Çakmaklı'nın İstanbul'da yakalanması şöyle olmuştu. Ali Çakmaklı'nın kardeşi ve eşi İstanbul'da kalıyordu. Arada bir onları ziyarete giderdim. Polis beni izleyerek onların evini buluyor ve biz Harbiye Akbank'ı soyduktan sonra bildiği bütün evleri basmaya başlıyor. O ev ben yakalanmadan yaklaşık 5 saat önce basılıyor ve o sırada kardeşini ziyarete gelmiş Ali Çakmaklı ile birlikte kardeşi ve onun eşi gözaltına alınıyorlar. Ali Çakmaklı'nın yakalanması böyledir. Daha sonra bu üç kişi -başka yerlerde yakalanmış üç kişi ile birlikte- savcılıkta serbest bırakıldılar. 

Ali Çakmaklı, Acilciler-HDÖ ayrılığında bir süre safını belirleyemedi. Sonuçta HDÖ'de karar kıldı. Adana'da tanınan ve sevilen bir insandı. Bunun üzerine polis ilan edilerek öldürüldü. Karanlık Adam bildirisindeki İstanbul ile ilgili bölüme o zaman da itiraz etmiştim ve "onu da öylece yazdık" gibi bir cevap almıştım. 

1997 yılında İsviçre'de bir panelde Adanalı bir arkadaşla karşılaştım. O dönem Adana'da olanları biraz konuşunca konu hemen Ali Çakmaklı meselesine geldi. O dönem HDÖ'lü olan arkadaş, Ali Çakmaklı'nın polis olmadığını, hatta onu öldüren kişinin bile "adamı boşuna öldürdük" dediğini söylemişti. "Adana'da Ali Çakmaklı tehlikeli bir rakipti, o nedenle öldürdüler" değerlendirmesini yapmıştı. 

Kısa süre önce Barış Meclisi'nin düzenlediği bir panel nedeniyle Münih'te gördüğüm bir başka arkadaş ise -kendisi bu sayfanın okuyucularındandır- o dönem Acilciydi ve daha da açıklayıcı konuştu. Demişti ki: "Ben o dönem yakalanmıştım. Polis, Ali Çakmaklı'nın öldürülmesiyle hiç ilgilenmedi. Hatta 'bir mikroptan kurtulduk' havasına girdi. Gerçekten polis olsaydı olayın üzerine düşerlerdi." 

Akılcı bir açıklama... 12 Eylül sonrasında polisin, asker polis bekçi öldürenlere karşı nasıl davrandığını biliyoruz: Kısa yoldan idam... 

Adana bu konuda en ileri kenttir. Serdar Soyergin ve Mustafa Özenç örnekleri var. Öldüreni yakalayamamışlarsa, "bu öldürmüştür" diyerek yakaladıklarını asıyorlardı. 

Polisin Ali Çakmaklı'nın öldürülmesinin üzerine düşmemesi bile onun polis olmadığına yeterli kanıttır. 

Ali Çakmaklı, sol içi çekişmede kullanılan pis yöntemlerin kurbanı oldu. Ölen öldü. Hiç olmazsa itibarı iade edilmelidir. O dönemin Adanasında konuyu daha ayrıntılı bilen başka arkadaşlar olsa gerektir!..