SOSYALİST FİKİR KULÜBÜ


Kısa adıyla SFK… 1965-1971 arasında Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde bulunan ve adından da belli olduğu gibi üniversitenin öğrenci birliğinden farklı olan ve sadece kendisini sosyalist olarak tanımlayanların, o da hepsinin değil de bir bölümünün üye olduğu derneğe benzer bir yapılanmadır... 

5 Mart 1971’de ODTÜ jandarmalar tarafından basılmış, çıkan çatışmada birisi öğrenci, birisi jandarma eri, birisi de çatışmayı izleyen olmak üzere üç kişi ölmüştü. Bir hafta sonra da 12 Mart darbesi oldu ve SFK süresiz olarak kapatıldı. 

SFK’nın yaklaşık 300 üyesi vardı. Kendi başına bu sayı yanıltıcıdır, zira 1965-1971 arasındaki üyelerin tümünü kapsamaktadır. Üyelerin bir bölümü bu süre içinde okulu bitirmiş ve bazıları başka kentlere veya ülke dışına gitmişti. Dolayısıyla belirli bir yıldaki üye sayısı toplam sayıdan daha azdır.  

Ek olarak, üyelerin büyük bölümünün pek de aktif olmadıklarını söylemek gerekir. 1965 yılında TİP’in 15 milletvekiliyle parlamentoya girmesinin ötesinde ülkede büyük bir hareketlenme yoktu. Sonraki yıllarda ise grevler, üniversite ve toprak işgalleriyle birlikte özellikle polisin üniversite öğrencilerine yönelik saldırısı da yoğunlaştı. SFK üyeleri iç Anadolu ve Ege yöresindeki toprak işgallerine katıldılar, örneğin Denizli Çivril’deki haşhaş mitingi gibi köylü gösterilerinin düzenlenmesine destek oldular. 

SFK o dönemin devrimci hareketinde önemli rol oynamıştır. THKO’nun doğum yeri ODTÜ ve SFK’dır. Bu örgütün üç kurucusu da SFK’lıdır, ikisi idam edilmiştir (Yusuf Aslan, Hüseyin İnan). Deniz Gezmiş İstanbul’da iken esas olarak kemalistti. O kentte barınamayıp ülkenin en özgür yeri olarak bilinen “ODTÜ Cumhuriyeti”ne 1970 yazında geldikten sonra THKO’lu olur ve öldürülmesine kadar geçen kısa sürede önemli bir evrim geçirir. 

SFK’ya başkanlık yapmış kişilerden bir tanesi de Sinan Cemgil’dir. 

THKP-C ise yine ODTÜ’den ve SFK’dan önemli kadrolarını almakla birlikte daha yaygın bir örgütlenmeydi. Ulaş Bardakçı, Ertuğrul Kürkçü, Münir Aktolga ODTÜ’lü idiler, Mahir Çayan SBF’liydi ve okulu bitirmişti. Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu’nun çok sayıda yöneticisi genellikle SBF yurdunda bulunurlardı. Bu yurt ülkenin her yerindeki Dev-Gençliler için bir çeşit irtibat merkeziydi. TDGF’nin merkezinin Ankara’da olması, bu kentin ülkenin ortasında bulunması, ulaşımı hem kolay hem de gerekli kılıyordu. 

1965-1971 yılları arasında SFK üyesi olanların büyük bölümü aradan 30 yıl geçtikten sonra birbirlerini buldular ve sadece üyelerin kullanımına açık bir internet sitesinde örgütlendiler. Aralarında sadece geçmişi değil günlük politik olayları da konuşup değerlendirmeye başladılar. Bir süre sonra ulusalcılarla böyle olmayanlar arasındaki çelişki iyice keskinleşti ve ne mutlu ki ulusalcı olmayanlar önemli bir çoğunluğa sahip olarak kendilerine ait ayrı bir site kurdular. İnsanlar tabii ki 40 yıl öncesindeki gibi değiller, farklı fikirler var. Son derece normal. 40 yıldır neredeyse altı üstüne gelmiş bir dünyada, yıllar önce devrimci harekette önemli rol oynamış bir fikir klübünün üyelerinin oldukları gibi kalması düşünülemezdi. 

Ve karşımızda önemli bir sorun var: Ben görece genç üyelerden birisi sayılıyorum. Diğer arkadaşların önemli bölümü benden en az birkaç yaş daha büyük. Bazıları on yaş büyük. Bazı arkadaşları kaybettik, mesela son SFK başkanı olan Salim Dikman gibi. Bu örgütün tarihinin yazılması gerekli. Ortalık boş değil. İnternet sitelerinde bulunan arkadaşların önemli bir bölümü SFK açıkken yaşadıklarını, deneyimlerini yazdılar. İşin bu tarafı gayet iyi. Ortada büyük bir malzeme var, ama bu tarih değildir. Gerçi bizde, üniversite öğretim üyeleri arasında bile, tarihin az çok böyle olduğunun zannedilmesi yaygındır. Geniş bir bilgiyi yığarsınız ve bunu da tarih zannedersiniz. Oysa ki, tarih, her şeyden önce olayların arasında bağlantı kurmak, SFK’nın gelişimini grubun içindeki ilişkilerin ve grubun dışındaki ilişkilerin bir bileşkesi olarak kurmaktan geçer. 

Grup, sosyolojide genellikle bağımlı bileşen olarak ele alınır. Yani bir grup büyük oranda kendisi dışındaki gelişmeler tarafından yönlendirilir, şekillendirilir. Bu saptama büyük oranda gerçektir. Ancak SFK tarihinde dikkat edilmesi gereken farklı bir boyut var: SFK ülke içindeki gelişmelerden önemli oranda etkilendi, ama başka ülkelerdeki 1968 hareketinden ve özellikle Latin Amerika ülkelerindeki gerilla savaşından da fazlasıyla etkilendi. Küba ve Türkiye dünyanın iki ayrı ucundaki iki ülkedir, ama Küba’nın özellikle SFK vasıtasıyla bir dönemin Türkiyesinde önemli etkisi vardır. 

Neden SFK’lılar bu kadar etkilendiler de diyelim İstanbul Üniversitesi’ndekiler bu kadar etkilenmediler? Bunun cevabı, o yıllarda oldukça sınırlı kişi tarafından bilinen yabancı dildir. ODTÜ’de eğitimin İngilizce olması, SFK üyelerinin dünyanın değişik ülkelerindeki olayları ve gerilla savaşlarını orijinal kaynaklarından izlemeleri olanağını sağlıyordu. Mahir Çayan da iyi Fransızca bilirdi ve 40 yıl önce Fransızca bugünküne göre daha etkin bir dildi. Çok sayıda materyal Fransızca yayınlanıyordu. 

Türkiye devrimci hareketinin teorik merkezinin Ankara olmasında, o dönem ülkeyi sarsan iki örgütün, THKO ve THKP-C’nin esas olarak Ankara kökenli örgütler olmalarında yabancı dil bilinmesi büyük öneme sahiptir. Bu sizi Türkçe gazetelerin yalan yanlış haberlerine bağımlı olmaktan kurtarıyordu. Geçerli bir yabancı dil bilinmesi bugün de önemli olmakla birlikte, o yıllarda bilenlerin sayısı çok daha az olduğu için özellikle önemliydi. 

Ya da şöyle diyeyim: SFK’nın tarihi, 1968’in küresel tarihi bağlamında ele alınmalıdır. Bu konu görece yeni sayılır. Bugüne kadar 1968 ağırlıkla Batı Avrupa ülkelerine özgü sayılıyordu. Bunun dışında ancak birkaç örneğin olduğu varsayılıyordu. Bu nedenle de her ülkedeki hareketlenme tek tek ele alınıyordu. Gerçekte ise durum böyle değil. 

1968’de Meksika’da olimpiyatlar öncesinde gösteri yapan öğrencilerin üzerine ateş açılması ve birkaç yüz kişinin ölmesi 1968 bağlamında değil midir? Latin Amerika’da 1960’lı yıllar “Küba yılları”dır. Gerilla savaşında en bilinen isim Che Guevara olmakla birlikte, savaş çok daha geniş bir zeminde yürümüştür: Uruguay’da Tupamaros, Arjantin’de Monteneros, Venezüela’da Ulusal Kurtuluş Cephesi ve Douglas Bravo (kendisi halen yaşıyor), Peru’da Aydınlık Yol, Nikaragua’da Sandinistalar. Başka örgütler de var ama hepsinin adını şu anda hatırlamıyorum.  

Geçenlerde bir kitabı çok kötü kaçırdım. Bir kitapçıda gördüm, arka yazısını okudum. Bir kadını anlatıyordu. Bolivya’da Che’nin cesedinin başında fotoğraf çektirenleri hatırlarsınız. Aralarında ince bıyıklı şişmanca bir adam vardır. Bu kişi Bolivya istihbarat örgütü şefidir. Kendisi daha sonra Hamburg’a konsolos olarak atanır. Che’nin öldürülmesinden sonra mücadeleyi İnti Peredo sürdürür. Kitap alacak param yoktu, para bulup geldiğimde de kitap bitmişti. 

Kitap Bolivyalı bir kadını anlatır: Kendisi Ulusal Kurtuluş Cephesi’ndendir. İnti Peredo ile ilişkidedir. Hamburg’a gelir, konsolosluğa girer, adamı öldürür ve yakalanmadan kaçar. Daha sonra Bolivya’da gerilla savaşında ölecektir. 

Neyse konuyu daha fazla dağıtmadan sonuca bağlayayım. SFK tarihi düşüncemi o zamanki üye arkadaşlara açtım. “Konuyu somutla, elimizden gelen yardımı yaparız. Bu işi aramızda en iyi yapabileceklerden birisi sensin...” dediler.

Konuyu “grup dinamiği” bağlamında ele alacağım. Grup dinamiği sosyal bilimlerde görece yeni bir daldır. Bir grubun (SFK da bir grup olarak ele alınabilir) değişiminin hangi faktörlerle ve nasıl belirlendiğini inceler. Zor iş tabii. Bakalım, umarım yapabilirim... 

18 Ocak 2010 

(Plan hayata geçirilemedi.)