Mihrac Ural’ın iki seneden fazla zaman önce ilan ettiği üzere, bendeniz “özel harp dairesi”nde çalışıyorum. Önceden de belirtmiş olduğum gibi, bu saptamaya herhangi bir itirazım bulunmuyor. Benim özelliklerime sahip bir insanın yeri “özel harp dairesi” olmalıdır. Sıradan bir MİT mensubu olacak değildim herhalde...
İşin özellikle komik olan tarafı, SOYGEN’in başkalarını suçlarken bile kendisini övmeyi ihmal etmemesidir. Bu SOYGEN de nedir, diyebilirsiniz.
SOYGEN, mirgen’in düzeltilmiş, aslına uygun olan halidir. SOYGEN ya da soytarı general. Bana “özel harp dairesi elemanı” diyerek aslında şunu demek istiyor: “Ben, Özel Harp dairesi’nin uğraşacağı kadar önemli bir adamım!..”
Herhalde öyledir! Boru değil... Kendisini “örgüt lideri” zanneden bir tip. Örgütü gitmiş, liderliği kalmış. Boş verin, liderliği kalmış ya, siz ona bakın...
Muhabarat’taki lakabı “Sırtlan” olan, yani leşle beslenen, bir tip.. O kadar uğraştı didindi, Hatay’da bir iş beceremedi... Ama vazgeçmiyor, halâ uğraşıyor. Bundan sonra, neredeyse mümkün değil, zira gerçek çehresi tümüyle ortaya çıkartılmış durumda. Devrimci harekette Mihrac Ural denildi mi akla hemen Muhabarat geliyor...
Mihrac Ural artık “açık Muhabarat”. Gizli polisin açığa çıkartılmış hali.
Bakın size geçmişten iki komik örnek anlatayım. Ben şahit olmadım. 1980’li yılların ilk yarısında TKEP MK’sında olan ve güzel Mihrac taklidi yapan Sait anlatmıştı.
1981 yılının sonlarına doğru Acilciler ile TKEP arasında ittifak bildirgesi imzalanmıştı. Sait de o sırada Suriye’ye yeni gelmiş...
Bu arada belirteyim, kendisi sonraki yıllarda Avrupa’ya geldi ve hayatımda böyle adam görmedim diyebilirim. Her şeyden anlayan bir kişi olur mu, olur. Bu da Sait’tir.. Araba sürmekten kaçak sınır geçmeye, berberlikten boyacılığa, aşçılıktan örgütçülüğe kadar; anlamadığı bir konu bulunmuyordu. Bu kadar özelliği bir arada taşıyan bir başka kişiye daha sonra rastlamadım. Ne ise...
Bir gün Teslim töre ile Mihrac oturuyorlar. Sait de var. Mihrac heyecanlı bir şekilde diyor ki: “Bu örgüt Türkiye devriminin önünde engel olmayacak. Böyle bir şey olursa, onu ellerimle parçalayacağım!..”
Bunu söylerken elleriyle de parçalama işareti yapıyor! Sait de “bu nasıl bir tip” diye bakıyor. Aslında Mihrac –alışık olduğu üzere- kendisini övüyor!
“Bu örgüt Türkiye devrimine engel olmayacak!..”mış.
Lafa bak! Sanki istese olabilir, ama olmayacakmış! Olmasına izin vermeyecekmiş! Adam psikolojik olarak hasta. Negatif narsizm vakası. Kronikleşmiş cinsinden üstelik. Ya da eski Türkçedeki güzel bir deyimle, kifayetsiz muhteris... İhtiras çok ama çap yok. Birisi onu övmezse, o kendisini övecek!
İkinci örnek daha komik. “Sen hiç merak etme Teslim yoldaş..” diyor. Ardından sağ kolunu açıyor, elinin parmaklarını büküyor: “Ben pençemi bu birlik işine takmışım. Felek gelse kurtaramaz onu elimden!..”
Sait bu tipe bakıyor bakıyor ve kendi kendine soruyor: “Bizim bu soytarıyla ne işimiz var?”
Son derece iyi taklit yapan Sait’in –bu işten de anlıyordu- dinleyenlerin gülmekten yerlere yattıklarını tahmin edersiniz.
Yine “Özel Harp Dairesi” meselesine dönelim. Bu sitede yeni yazmaya başlayan arkadaşlar hemen ÖHD’ye girmeye heveslenmesinler. Bunun için gayret göstermeleri gerekli. ÖHD’ye girmek eskisi kadar kolay değil.
Hem sonra “mübarek örgüt değil polis akademisi” dediğimden beri Mihrac Ural herkese polis dememek için kendini frenlemeye başladı. Bazen zincirlerinden boşalıyor. Antakya’da ilk derneğin kurucuları arasında olan ve başkanlığını yapan kişiyi “30 yıldan beri MİT’e bilgi veren kişi!..” olarak ilan ediyor. Olur o kadar!
Adamı kızdırmayın siz de birader! Hoş görün biraz adamı! Örgütü gitmiş lideri kalmış. Özel Harp Dairesi de başka işi kalmamış gibi bununla uğraşıyor zaten...
31 Mayıs 2010