MİHRAC URAL – M TİPİ


M Tipi’nden kasıt, MİT-Muhabarat-Mafya üçlüsüdür. Mihrac Ural’ın bunların üçüyle de bağı oldu, bir bölümüyle halen var. M harfi uygun bir harf. Herifin adı M ile başlıyor. Acilciler blogundaki Kırk Haramiler Sofrası’nda gördüğümüz ablasının adı da M ile başlıyor. Haramiler Sofrası’nda hizmetçi rolünde görülen Malak’ın adı da aynı harfle başlıyor. 

Mihrac Ural mafyanın küçük bir örneğidir. İtalyan mafyasının tarihinden başlarsak. Malum, bu örgüt her zaman polisle iç içe çalışmıştır. Türkiye’deki MİT’ten vazgeçtik, Suriye’deki Muhabarat ile Mihrac Ural sürekli iç içe olmuştur. 

Mafya, filmlerde de görürsünüz, rakiplerini öldürür. Mihrac Ural’ın rakipleri ise Acilciler içinde kendisinin gerçek çehresini gören ve tavır alan devrimciler olmuştur. Bu devrimcileri ortadan kaldırmadan Mihrac Ural kirli sermaye birikimini yapamazdı. 

Mihrac Ural ticaretten anlayan bir kişi. Bu konudaki ilk uygulamalarından bir tanesi, 1977 yılında Antakya’da soygundan elde edilen dinamitleri bana parayla satmak olmuştur. Adamda ticari kafa var yani. Örgüt içi ticaretle işe başlıyor. Buradan aldığı para ile bir yıl önce yapılan ablasının düğün masraflarından kalan borcu karşıladığı söylenir. Zamanında bu durumu bilseydim, herifin işi orada biterdi... 

1978’de yapılan Samandağ Ziraat Bankası soygunundan elde edilen büyük miktarda paranın örgüte verilmemesi için elinden geleni yaptığı ortaya çıktı. Ural çetesi bu paranın büyük bölümünü cebine indirir. 1980 yılında Haydar Yılmaz İstanbul’da soygundan elde edilen paranın bir bölümünü henüz cezaevinde olan bu herife iletir. Arkasından Suriye gelir. Bu arada kimlerden daha neler almıştır, bunu bilmiyoruz. İnsanoğlu bu işte. Pisliğe bir kere girdi mi, gözü doymuyor. 

Mihrac Ural’ın ilkel sermaye birikiminde Almanya’nın önemli yeri vardır. 1982 yılında bu ülkeden çekirge sürüsü gibi geçti. Götürebileceği kadar malzeme ve para topladı. Çok sayıda çadırın yanı sıra en az 30 Bin DM götürdü. Kalifiye işçi ücretinin 1200 DM olduğunu gözden kaçırmazsanız, bu paranın o dönemdeki alım gücünü anlayabilirsiniz. Bu ülkeye kaçak girmesi nedeniyle polis tarafından yaveri Salih ile birlikte yakalanıp sınır dışı edilmeseydi, herhalde Almanya’dan daha fazlasını da alacaktı. Olmadı!.. 

982 yılı yaz aylarında ben bu ülkeye geldim ve Mihrac Ural’ın bu ülkeden ayağı kesildi. Sermaye birikimi Suriye’de devam etti. Çadırlar kuruldu ve pansiyon olarak kiralandı. Türkiye’den gelen yoldaşlar sayfiye yeri Bassit’te gazoz satıp para kazandı. Bunların hepsi Mihrac Ural’a gitti. Türkiye’ye tek kuruş para gönderilmedi. 

“Gönderdim, koçanları var” diyor. Yahu bu adam yalan söylemeyi de bilmiyor. Koçan yapmaktan kolay ne var bre soytarı.. 

“Sınıf düşmanımız” yazısında El Fetih’e saldırtılarak ölümlerine neden olunan yoldaşlarımızın kan parasını nasıl cebine indirdiğini, Filistin örgütlerinin depolarından silah çaldırmaya çalıştığını anlattım. Bu soytarı, El Fetih’e yönelik saldırıda öldürülen yoldaşlarımızı iki yıl önce “İsrail’e karşı savaşırken öldüler!..” diye anmaya kalkıştı, ama engelledik. Sami yoldaş Libya’dan örgüte yüksek miktarda para göndermişti. Ortadan kaybolan bu paranın hesabını sorunca öldürüldü. Aynen mafya yöntemleri. Muhabarat ile birlikte rakip gördüklerini ortadan kaldırıyor... 

Yine önceki yazıda anlatmıştım: Fransa’ya giden değişik örgütlerden devrimcilerin üzerlerindeki parayı kendisine bırakmalarını istiyor. “Paris’te Anadolu Der’e gider, alırsınız!..” diye güvence veriyor. Tıpkı, Almanya’da insanlarımızdan külliyetli miktarda para toplarken, “İsteyene devrim senedi veririm!..” demesi gibi. “Namussuzluğun bu kadarı da olur mu?..” derseniz, oluyor işte. 

Sermaye birikimi tamamlandı, zenginleşildi ve işyerleri açıldı. Benzin istasyonları, kiremit bayilikleri gibi. Mafya da böyle yapar. Önce kirli yollardan zenginleşir, ardından ticaret hayatına girer. Mihrac Ural mafyanın müsveddesidir, ama böyle bile olsa mafyadır. Müsveddesidir diyorum, zira mafya babaları bir dönem kendilerinin tetikçisi, infazcısı olmuş kişilere destek olurlar. Gerektiğinde bir ömür boyu bu kişilere ve ailelerine bakarlar. Mihrac Ural ise artık kendisine hizmet etmeyen kişiyi hemen polis ilan eder. Örgütten atar. Hatta ölüm fermanı yazar. Kimseye beş kuruş para vermez. O sadece alır, hortumlar... 

Mihrac Ural’ın zenginliği sadece Acilciler’den alıp cebine indirdiği paralardan oluşmuyor. Devrimci hareketten aldıkları da var. Değişik örgütlerden en az on kişiden 1500-2000 dolar almış. Sadece buradan aldığı daha doğrusu tokatladığı 15 ile 20 bin dolar. Herif o kadar yüzsüz ki, “Paranızı Paris’te Anadolu Der’den alırsınız!..” diye güvence vermiş. 

Rahat olun yoldaşlar. İşlediği suçları bu namussuzun yanına bırakmadık. Teşhir ve tecrit ilk aşamalardır. Ötesi de bir şekilde gelecektir... 

4 Haziran 2010