ACİLCİLER'İ YENİDEN Mİ KURACAĞIZ?..


“Örgüt mü kuruluyor?”, “Acilciler toparlanıyor mu?” gibi soruları neredeyse 6 aydır duyuyordum. Sorunun muhatabı sadece ben değilim ama bu soru, anlaşılabilir nedenlerle, en fazla ben kastedilerek soruluyor. Önceleri soruyu ciddi bulmuyordum, zira soruyu ortaya atanlar yıllardan beri hiçbir şey yapmayan kişilerdi. O zaman da “örgüt kuruyoruz veya kurmuyoruz, bundan sana ne!” denilir. 

Daha sonra siteyi izleyen ve başka siyasetlerden birkaç kişi de aynı soruyu sorunca, başkalarının da aklına benzer bir sorunun takıldığını düşündüm. Bir oranda normal de… Aklınıza gelebilecek her çeşit örgütten insanlar şu veya bu şekilde bir araya gelip konuşmaya başladılar. Buradan örgüt çıkar mı, bu çıkan eski örgüt mü olur, orası bilinmez. Ama çok kişinin aklından örgüt kurmak da geçmiyor değil. Yapabilirler veya yapamazlar, orası ayrı mesele... 

Bizim konumumuza gelirsek. Öncelikle şunu belirtmek gerekir: Örgüt kurmanın kuralları vardır. Bu kuralları dikkate almadan örgüt kurmaya niyetlenmek, niyet olarak kalmak zorundadır. 

İlk adım, THKP-C (Acilciler) adlı bir örgüt yıllardan beri bulunmuyor. Bir örgütü örgüt yapan olmazsa olmazlar vardır. Bunların başında güncel duruma uygun bir program gelir. Arkasından örgütün teorisi doğrultusunda yürütülen faaliyet gelir. 

THKP-C (Acilciler)’de bunların ikisi de yıllardan beri bulunmuyor. Program adı verilen metin, 1981’de yani 29 yıl önce benim yazdığım metindir. 

THKP-C (Acilciler) silahlı propagandayı temel alan bir örgüttür. Silahlı propagandaya dayanan öncü savaşının halk savaşına mı yoksa kitle ayaklanmasına mı dönüşeceği, THKP-C’nin teorisi açısından temel bir önem taşımaz. 

Acilciler’in 12 Eylül 1980 sonrasında silahlı propaganda eylemi yoktur. ANAP binalarının bombalanması, bombalamanın ardından yayınlanan bildiri dikkate alındığında, bir silahlı propaganda eylemi değildir. Suriye destekli bir Arap Aleviliği eylemidir. (Bildiride, Turgut Özal’a hitaben: “Eşinize söyleyin; eline, beline, diline sahip olsun!..” denilmektedir. Türkiye kökenli hiçbir örgüt böyle bir propaganda bildirisi yazamaz. Bu da eylemin Muhabarat destekli olduğunu göstermektedir.) 

Acilciler adlı örgüt en az 22 yıldan beri fiilen bulunmamaktadır. Mihrac Ural’ın “örgüt var, ben genel sekreterim” demesinin herhangi bir anlamı bulunmuyor. 

22 yıldan beri ortada örgüt namına bir şey yoksa şöyle bir soru akla gelebilir: Acilciler, özellikle 1980 sonrasında oldukça kirli bir örgüt görünümündedir. 12 Eylül sonrasının ilk sol içi cinayeti (Ali Çakmaklı’nın öldürülmesi) bize aittir. Bu kanlı liste, Nebil Rahuma’nın öldürülmesinde önemli rol oynanması ile sürer, Müntecep Kesici ve Hanna Maptunoğlu ile on kişiye kadar ulaşır. Örgütün, Suriye gizli servisi Muhabarat’ın hizmetine sokulması, bu kirlenmenin açık görünümlerinden başka bir tanesidir. 

Soru şudur: 1,5 yıldan beri alandaki pisliği temizliyoruz. Bu pisliğin önde gelen sorumlusu olan Mihrac Ural’ı büyük oranda teşhir ettik. Alanın temizlenmesinden sonra örgütün yeni baştan kurulması mı gündeme gelecektir? Böyle bir soru sorulabilir. Cevap hayırdır! Ne ben ve ne de bu sitedeki başka bir arkadaş böyle düşünceye sahip değil. 

Bunun başlıca iki nedeni var: 

Birincisi: Acilciler, silahlı propagandayı temel alan bir örgütlenmeydi. Silahlı propaganda temelinde örgütlenme dönemi bitmiştir. Sadece bizde değil dünyanın değişik ülkelerinde de yıllar öncesinde bitmiştir. Bu durumda Acilciler’in yeni baştan kurulması söz konusu olamaz. Bu örgüt her şeyden önce bir silahlı mücadele örgütüydü. Doğruları ve yanlışlarıyla yıllar önce tarihe karışmıştır. 

İkincisi: Örgütü kiminle kuruyorsunuz, eski Acilciler ile mi? 1980’den bu yana 30 yıl, Acilciler’in tarihe karışmasının ardından 22 yıl geçti. Uzun bir zaman. Bu zaman içinde ülkede ve dünyada önemli değişiklikler oldu. Ek olarak, insanlar da çok değiştiler. Hiç kimseyi 20 ya da 30 yıl önceki konumuyla değerlendirmemek gerekir. İnsanların değerlendirilmesinde kabaca son 5 yıldaki faaliyetleri esastır. 

Eski Acilciler’in (bu ismin içine TDAS temelinde örgütlenmiş bütün yapılar girmektedir) büyük bölümü yıllardan beri devrimcilikle ilgilenmiyor. Bazıları görüntüde bile ilgilenmiyor. Görüntüde ilgilenenlerin büyük bölümü de geçmişe yönelik muhabbet yapmanın ötesine gitmiyorlar.  

Bu insanlarla örgüt kurmaya kalkmak için insanın çok deneyimsiz olması gerekir. Devrimci hareketin genelinde de durum böyledir. Büyük bir dağılma var, yıllardan beri çok kişi politik faaliyet yerine eskinin muhabbetini yapmakla yetiniyor. Acilciler de bu ortalamadan çok uzakta duran bambaşka özelliklere sahip kişiler olmamışlardır. 

20 yıl öncesinden oldukça değişik bir ülke ve dünyanın eskisinden oldukça farklı analizlere ihtiyacı vardır. 20-30 yıl önceki analizler üzerinde anlaşanların, yeni analizler üzerinde de mutlaka anlaşacakları söylenemez. Bu analizler fazlasıyla yapıldı. Kişi olarak konuşursam bunları hem yazılı olarak hem de internet ortamında epeyce yazdım. İleride, tartışarak, bunların üzerinde genel bir anlaşma sağlanabilse bile, buradan Acilciler’in yeniden kurulacağı sonucu çıkmaz. O zaman ya başka bir örgüt kurulur ya da bir örgütün içinde yer alınır. İşin “örgüt mü kuruluyor?” bölümü böyledir. 

“O halde şimdiye kadar ne yaptık?” sorusu bu sitede fazlasıyla cevaplandı. Kısaca bir kere daha belirtmek gerekirse: 

1) Acilciler’in Suriye Muhabaratı’nın Hatay uzantısı olarak kullanılmasını engelledik. 

2) Mihrac Ural adlı devrimcilerin katili bir Muhabarat elemanının bu ismi kendi çıkarları için kullanmasını engelledik. Acilciler, Mihrac Ural’ın kişisel çıkarları için var imiş gibi gösterilmek zorundadır. Zira adamın politik mücadelede başka hiçbir şeyi bulunmuyor. 

3) THKP-C (Acilciler) adlı bir örgüt 22 yıl önce tarihe karışmıştır ve bu ismi hiç kimsenin kullanmasına izin vermeyeceğiz. 

4) Bugüne kadar yapılan açıklamalar (sadece bu sitede değil, Nebil Rahuma, Acilciler ve Acilciler-tarih bloglarında yapılan açıklamalar da) bir örgütün tarihinin ortaya konulmasını sağlamışlardır. Bunu sürdüreceğiz. Bu örgütün ve ondan ayrılmış bütün örgütlenmelerin teorik temelini sağlamış olan TDAS zamanına göre küresel çerçevede şekillenmiş bir broşürdü. Silahlı propaganda ve örgütlenmesi meselesinde özellikle Latin Amerika deneyimi olabildiğince ayrıntılı aktarılmıştır. Bu deneyim bugün başka bir çizgide ilerliyor ve içinde bazı eski silahlı mücadele örgütleri ve o mücadelede yer almış bazı kişiler de bulunuyor. Eskinin devamı değiller. Çoğunun örgütünün adı farklı, politik çizgisi de farklı... 

Mesela, Bolivya’daki Sosyalizm İçin Hareket örgütünün (başkanı Eva Morales) ikinci başkanı (adını tam hatırlamıyorum ve yanlış yazmamak için belirtmiyorum) bu ülkedeki Tupac Amaru adlı örgütün önemli kişilerinden birisiydi ve yıllarca hapishanede kaldı. Daha önce üniversitede matematik bölümünü bitirmişti. Uzun hapishane yıllarında da dışarıdan sosyolojiyi bitirmiş. 

Buradaki anlayış bize tamı tamına uyan bir anlayıştır. Eskiden beri söylerdik: silahlı propaganda cahil insanın işi değildir. Silahlı propaganda delikanlılıkla yürümez. Gelişmiş bir politik bilinç ve buna uygun olarak da ileri bir eğitimi gerektirir. Bugünün eğitim düzeyi 30 yıl öncesinden doğal olarak daha yüksektir. 

Bir başka konu ve bizden hayli farklı ülkeler oldukları için TDAS’ta dikkate alınmayan konu, gelişmiş kapitalist ülkelerdeki silahlı mücadele örgütleridir. Doğrudan Eylem (Paris’te 1982 yılı başındaki apartman işgallerini bu örgütle birlikte yapmıştık), Kızıl Ordu Fraksiyonu, 2 Haziran Örgütü, Kızıl Tugaylar ve ötekiler… Bu örgütlerin deneyimleri, mücadelelerinin ulaştığı sonuçlar, Latin Amerika’dakiler kadar olmasa bile, bizim için önemlidir. 

Ülkemizdeki silahlı mücadele hareketinin tarihini bizden başka yazabilecek olan maalesef bulunmuyor. Bu tarih ancak dünyanın değişik ülkelerindeki savaş deneyimleriyle karşılaştırılarak yazılabilir. 1970-71’in silahlı eylemlerinde de “küresel 68’in” yaygın etkisinin önemli yeri vardır. 

Bunların hepsi yapılacaktır. Bu sitede ve bloglarda... 

21 Ocak 2010