MİHRAC URAL (1) : ÇAKMA DEVRİMCİ


Yazıya Yalçın Küçük gibi başlayayım. Tez: Mihrac Ural kendisinde ne varsa, karşısındakini onunla suçlar. Polisle anlaşmış, Nebil Rahuma'yı yakalatmış ve polis de buna karşılık olarak ifadesini uygun bir şekle sokmuştur. Ama o, karşısındakileri polisle işbirliği yapmakla suçlar. Devrimci harekette herkes bilir; Mihrac Ural denildi mi, akla Muhabarat gelir. Ama o kendisine karşı olan herkesi polislikle suçlar.

Çakma devrimcinin türlü çeşitli iddiaları var. İki tanesini ele alalım. Ama başlamadan önce, çakma ne demek, onu açıklayayım. Çakma, görece kullanılan yarı-argo bir kelime. Sahte anlamına geliyor. Ben de Mihrac Ural’a sahtekâr yerine, kendi kullandığı kelimeyle yani çakma diye hitap ediyorum.

Birinci palavra ya da çakmanın ilk çeşidi: “Küçük yaşta (16-18 arasındaydı galiba) çok sayıda işyerini örgütledim!..” diyor. “Aferin sana!..” diyeceğim, diyemiyorum. İnsan çakmalığı biraz usturuplu yapar.

Yöntem: Yalanı ortaya çıkarmak istiyorsan somuta ineceksin. Somut, yalancının mumunu söndürüverir. “Örgütledim!..” deyince neyi kastediyorsun? Yani nasıl örgütledin? Sendika yoktu da, sendika mı kurdun, devrimci bir dernek üyesi mi yaptın? Yoksa henüz kurulmamış olan HDÖ’nün saflarına katılmalarını mı sağladın?”

Anlat evladım anlat! Biz yalanı severiz! Sendikasız işçileri sendikalı yaptıysan, bunu eylemsiz yapmış olamazsın. İşçiler hangi eylemleri yaptılar ve hangi sendikaya üye oldular? O sendikanın başkanı kimdi? Dernek ise, hangi dernek? Ötesine gitmeye gerek yok! Çakma devrimci Mihrac Ural yalan söylüyor.

İkinci palavra ya da çakmanın ikinci çeşidi: “Üç hafta işkence gördüm. Ser verdim, sır vermedim. Boş kâğıt olarak ifade verdim!..” diyor. Ne demiştik, yöntem somutlamadan geçiyor. Anlat bakayım evladım: Senin ağır işkence gördüğünü, aslanlar gibi dirediğini kimler gördü ve duydu? Maalesef, kimse görmemiş ve duymamış. Mihrac Ural ile Ankara emniyetinde birlikte olan Mustafa Burgaz’ın anlattıkları, direnmeyi değil de tersini gösteriyor.

Anlat bakayım evladım, anlat ya habibi: Üç hafta falaka, elektrik, Filistin askısı gibi işkenceler görmüşsün. Nasıl yapılıyordu bunlar, anlat da biraz feyz alalım. Anlatamıyorsun çünkü sen bunların hiç birisini görmedin. Sen işkence görmedin. Anlatmaya kalksan açık vereceksin. Karşındakiler bu işkenceleri bilen insanlar ve senin anlatımından bunları görmediğini şıp diye çıkaracaklar. O nedenle genel propaganda yapmakla yetiniyorsun.

Anlat bakayım evladım, anlat Lazkiye’nin tombulu: Şu boş kâğıt ifadeni yayınla da herkes senin nasıl bir yiğit olduğunu görsün...

İfadesini saklıyor. “Merkez arşive kalkmış!..”, öyle diyor. Hangi merkez arşive, MİT arşivine mi acaba? Senin arşivim arşivim dediğin yerde senin ifaden bile bulunmuyor olamaz. Var, ama ortaya çıkaramıyorsun. Zira bu ifadeyi hatırlayanlar var. Sonradan ortaya çıkan bilgiler ışığında nasıl düzmecelik koktuğunu anlayanlar var.

“Çıkar şu ifadeni ortaya da polis tarafından düzenlendiğini sana da gösterelim” diyorlar. Ortaya çıkaramıyorsun. Çakma devrimci Mihrac Ural acayip direnmiş, bildiğiniz gibi değil. Ama direnmesini kendisinden başka ne duyan var ne de bilen. İfadesini bile saklamak zorunda.

Resmi olarak yakalandığın gün olan 10 Mart 1978 sonrası karanlıklar içinde. Kahramanlık iddiaların varsa, onları kanıtlamalısın. Ama ortada kanıt yok, tersine her şeyi gizlemeye çalışıyorsun. Senin kahramanlıklarını senden başka bilen yok. Şimdi sana gizli itirafçı denilse yanlış bir şey söylenmiş olmaz.

Gelecek yazı: Çakma Teorisyen.

2 Şubat 2010