Bir arkadaş uyardı. “Üç gündür üst üste ağır yazılar yazıyorsun. Böyle yapma, araya biraz zaman koy...” dedi. Haklı olabileceğini düşünüyorum, bu nedenle de en az iki tanesi daha sırada bekleyen “ağır yazılar”ı sürdürmek yerine, bugün size daha hafif bir yazı sunuyorum.
Bilindiği üzere hepimiz fani insanlarız. Hata yapmak fanilere özgüdür. Sonuçta biz lider doğuran anadan, lider doğurtan babadan gelmiyoruz. Normal insanlarız, sadece kafamız biraz iyi çalışıyor olabilir. Hepsi bu kadar...
Önceden de yazmıştım: Kafası normal çalışan bir mücrim ne yapar?..
“Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime” durumuna düşmemek için, “Sesimi kesip oturayım da bildikleriyle kalsınlar, ötesini öğrenmesinler!..” diye düşünür.
Nedir bilinenler? Ya da en azından geniş bir çevre tarafından bilinenler diyelim. Mihrac Ural Muhabarat elemanıdır. Bu durum yıllardan beri geniş bir çevre tarafından biliniyordu. Ali Çakmaklı’nın katledilmesinin baş sorumlusudur. Müntecep Kesici’nin hazırlanmış bir kazaya, bir provokasyona kurban gitmesinden sorumludur. Zihni Alan’ı öldürtmüştür. Hepsi bu kadardı!
Zatın suç karinesi epeyce kabarıktı ama “büyük lider” bağrını açarak ortaya çıkınca, bunların üzerine yeni ekler geldi. Öyle ekler geldi ki, eskisi tali kaldı, gelen ekler çoğunluğa geçti.
− Dört yoldaşın Mihrac Ural’ın emriyle ve Suriye’nin çıkarlarına uygun olarak El Fetih’e saldırmaları ve bu saldırıda ölmeleri, hiç bilinmeyen bir olgu değilmiş aslında. Ama daha sonra geniş bir çevre tarafından bilindi.
− Hanna Maptunoğlu’nun normal bir trafik kazasında öldüğünü zannediyorduk. Öyle değilmiş. Hanna, Mihrac Ural ile kavgalı ve trafik kazası da bindiği arabanın frenleri boşaltılarak önceden hazırlanmış.
− Mihrac Ural’ın polisle anlaşarak Nebil Rahuma’yı yakalattığını bilmiyorduk, öğrendik.
− Mihrac Ural’ın polis ifadesinin düzmece olduğunu ve polisle anlaşılarak hazırlandığını, kendisinin de –iddialarının aksine- hiç işkence görmediğini öğrenmiş olduk. Polis kendisiyle anlaşana neden işkence yapsın?
− Mihrac Ural’ın uyuşturucu ticaretini öğrendik.
− Mihrac Ural’ın büyük miktarda örgüt parasını cebine indirdiğini öğrendik.
− Gökhan Sac’ın (Sami) öldürülmesini öğrendik.
Dahası var ama saymayayım. Mihrac Ural bağrını açıp ortaya atlamasaydı, bana karşı kampanya açmasaydı, bütün bunlar da ortaya çıkmayabilir ya da ortaya çıkmaları yıllar sonra gerçekleşebilirdi. Bilinen suçları da zaten fazlaydı ama bunların üzerine gelenler eskiden bilinenleri gölgede bıraktı. Bir insan bu kadar aptal olabilir mi?
Hele de İrfan Dayıoğlu’nun işaret ettiği noktayı da dikkate alırsak: Mihrac Ural’ın en az 15 yıldır devrimci hareketle bağlantısı bulunmuyor. Ve ardından, üstelik de Suriye’den direktifler vererek, Türkiye’de örgüt kurmaya kalkıyor. Bu uygulama, azıcık aklı olan birisinin yapacağı iş değildir. Bırakın aklı, adamın bir de ortaya çıkmamış suçları var. Buna rağmen bağrını açıp ortalığa atlıyor...
Dedik ya, iki nedeni var: Muhabarat, “harekete geç” diye işaret vermiştir. Ek olarak da Mihrac Ural son derece ihtiraslı bir insandır. İhtirasları gözünü kör etmiştir. Lidere bak lidere! Bundan değil lider, liderin soytarısı bile olmaz...
Gelelim Mihrac Ural’ın durumuna uygun şarkılara türkülere... “Kendim ettim kendim buldum...” sözü edilebilecek ilk türküdür. Kendi cesetleşme sürecini kendisi başlattı ve iyi ki de böyle yaptı! Halimem türküsünü de unutmamalı. “Alçaklara kar yağıyor üşümedin mi? Sen bu işin sonunu düşünmedin mi?..” sözlerini içeren türküyü. Bunun ardından, “Fincanı taştan oyarlar!..” türküsü söz konusu olabilir. Orhan Gencebay’ın, “Yediğimiz silleleri sayamadık ki...” sözleri geçen bir şarkısı vardır. Hangisi hatırlamıyorum ama bu sözler Mihrac Ural’ın durumuna uyar.
Büyük bombayı sona sakladım. Kafam yorulunca Power Türk diye bir kanal var, sürekli Türk pop müziği yayını yapar, açar ona bakarım. O kanalda, Yalın isminde bir şarkıcı var. Mihrac Ural’ın gençliğini andıran bir tip. “Ah be kardeşim, başına ne geldi?..” diye bir şarkısı var ki, dinlerken beni gülme tuttu. Şu sözlere bakın: “Fişi çek, dükkanı kapat. Git patlat bu kafayı şimdi…”
Uygun sözler... Git patlat bu kafayı şimdi… Bir arkadaş, “Bunu da nereden buldun?..” diye sordu. Hep Haydar Kılıç bulacak değil ya, biraz da ben bulayım yani…
25 Haziran 2010