BEN YALAN SÖYLERİM, SEN İNANMA!..


Yazıya başlamadan önce,  http://thkp-c-acilciler.blogspot.com  adresindeki iletiler bölümüne sürekli bakmanızı söyleyeceğim. Hemen her gün bir veya birkaç yoldaş ileti gönderiyor ve Mihrac Ural ile geçmişteki ve bugünkü müritlerinin marifetleri hakkında önceden bilmediğimiz açıklamalarda bulunuyor. 

Son olarak Hollanda’dan yazan bir yoldaş, bu ülkede polisle çalışan dolandırıcı bir tipin Mihrac Ural’ın desteğine sahip olduğunu yazıyor. Bunda şaşılacak bir yan yok! Ne demişler: Arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. 

Türkiye’de ve Suriye’de polis işbirlikçisi, örgüt parasının hırsızı Mihrac Ural başka kimi bulacaktı? Ali Hamam’ı, polisle birlikte çalıştığını açıklamış olan bu kişiyi savunan kim? Mihrac Ural... 

Bunların hepsi aynı soydan. Yazımızın başlığında ifade edilen konuya dönersek... Sürekli yalan söyleyen adamın birisine (İranlıydı), “Neden bu kadar çok yalan söylüyorsun?..” diye sordum. Cevap olarak, “Yalan benim kültürüm. Ben söylerim, sen inanma!..” dedi.

Sonra düşündüm: Adam haklı... O yalan söyler, ama sen inanmayacaksın. Yalan onun yapısal bir özelliği olmuş. Bunu bileceksin ve inanmayacaksın. Mihrac Ural için de aynı durum söz konusu. Her konuda ve sürekli yalan söylüyor. Aslında bunu normal karşılamak gerekir. 

Adam 32 yıldır hayatını büyük bir yalan üzerine kurmuş: 32 yıldır “çok işkence gördüm, her tarafım parçalandı!..” hikâyesi anlatıyordu. Hikâye fazla anlatılınca dikkat çekiyor. Şöyle bir araştırdık ve gördük ki hepsi yalan. 

“Polis ifadeni ortaya çıkarsana” diyoruz. “Yok, kayboldu, arşive kalktı” diyor. Herkesin ki kaybolmamış, onunki kaybolmuş! İfadesinden hareketle polisle nasıl işbirliği yaptığını ortaya çıkaracağımızı biliyor. Bu nedenle de ifadesini ortaya çıkaramıyor. 

Soruyoruz. “Her tarafım parçalandı!..” diyorsun. “Cezaevine girdikten kısa süre sonra herkesi sabah sporuna kaldıran sen değil miydin?..” diyoruz. Cevap yok! 

İstanbul Gayrettepe’deki 1. Şube’den Adliye’ye ve oradan da cezaevine yalnız gitmedin. Başka örgütlerden devrimciler de vardı. Bunlardan birisi seni gayet iyi hatırlıyor ve normal bir durumda olduğunu söylüyor. Kimi kastettiğimizi Mihrac Ural gayet iyi biliyor ve tek kelime konuşamıyor. 

“Hayatında Antakya’yı görmemiş olanlar bile bu kentin emniyetine götürürlerken, sen neden götürülmedin?..” diye soruyoruz. “Benim Antakya’da davam yoktu!..” diyor. Biz polis sorgusundan söz ediyoruz, adam mahkemeden söz ediyor. Herkesi aptal sanıyor ya, aklı sıra çocuk kandıracak... 

Kendinizi Mihrac Ural’ın yerine koyun ya da koymaya çalışın. 32 yıllık yalandan dönebilir misiniz? Çok zor hatta mümkün değil... 

Mihrac Ural’ın her konuda yalan söylemesinden normal ne olabilir? O söyleyecek, siz inanmayacaksınız! 

Hangi yalanı söylesek. Binboğalar’a eğitime gidildiğinde beni sırtında taşıdığını ayrıntılarıyla anlatır. Ne çare ki ben o eğitime katılmamıştım! Yanlış hatırlamıyor soytarı. Ayrıntı veriyor, yani bilerek yalan söylüyor... 

“Yıllardır ailemden, yakınlarımdan uzaktayım!..” diye ağlaşıp dururdu. MSN’lerini yayınladık. Yılda birkaç kez anne ve babasını görürmüş. Son alarak da Acilciler blogunda yakınlarıyla birlikte 40 haramiler sofrasındaki fotoğrafını yayınladık. Daha sayayım mı?.. 

İstanbul Sağmalcılar Cezaevi’nden Isparta’ya isyan sonucu geldiğini yazmış. İlgisi yok! Mahkeme Isparta’ya kalktığı için normal cezaevi sevki idi... 1977 yılında biz Sağmalcılar’dan isyan nedeniyle sürülmüştük. Kendisini hemen bizim yerimize koymuş ve gereken yalanı uydurmuş... 

En az 20 Milyon dolarlık serveti nasıl oluşturdun? Bu parayı nereden buldun, diyoruz. “Ot yedim, biriktirdim!..” diyor. Mihrac Ural bu…

Yalan söyler, sürekli yalan söyler. Sen inanmayacaksın!.. 

1 Haziran 2010