THKP-C/ACİLCİLER TARİHİ (3)


Bu tarih, örgütün kurulduğu yıl olan 1974’te başlamaz. Zira örgütü kuranlar (İlker, Yüksel, ben ve 1975 sonunda köşesine çekilen Necati) birbirlerini ilk kez 1974’te tanımış, daha önce birlikte çalışma yapmamış kişiler değildiler. 1971-1972’yi kimimiz örgütsel olarak kimimiz ise o dönemin psikolojik havası olarak yaşamıştık. 

Bu örgütün tarihi, 1972 sonlarında ODTÜ’deki THKP-C’lilerin yan yana gelip günün koşullarında elden gelenin yapılması amacıyla küçük bir yapılanma oluşturmalarıyla başlar. O günün başlıca üç fakültesinden (Mühendislik, Fen-Edebiyat, İdari Bilimler) birer kişiyle oluşturulan bu yapılanma 1974 başlarında af yasası çıkıncaya kadar varlığını sürdürdü. Tahliyeler ve tahliye olanların örgüt kurma çalışmalarıyla birlikte söz konusu yapı ayrıştı. Bir bölümü aktif olmamayı seçti, bir bölümü Devrimci Gençlik’ten oldu, bir bölümü bizde kaldı. 

ODTÜ’deki yapı kurulduğu günden başlayarak dengesiz bir büyüme gösterdi. Tek büyüyen taraf, ben ve Necati tarafıydı denilebilir. Necati ile aynı bölümdendik ve sonraki kadrolardan Pire Mehmet ile Rıza ve daha başkaları Necati üzerinden gelişen ilişkiler olmuşlardı. İlker ile de bu örgütlenme vasıtasıyla okulda karşılaştık. İlker, SFK üyesi olmadığı için daha önce herhangi bir ilişkimiz olmamıştı. İlker vasıtasıyla da Yüksel ile tanıştık. 

1970-72 döneminde ODTÜ yazısında belirttiğim gibi, bu yılların silahlı mücadele hareketinde ODTÜ’nün özel bir yeri vardır. Kent olarak Ankara ve okul olarak da ODTÜ (SBF ile birlikte) bu dönemde özellikle öne çıkmıştı. Acilciler de bu dönemin uzantısı olarak bir Ankara örgütü olarak kuruldu. Ankara’dan yayıldı. İstanbul ya da İzmir merkezli olan dönemin öteki silahlı mücadele örgütlerinden farklıydık. Hepimiz Ankara’daki yüksek okullarda okumuştuk. Yüksel de Gazi Eğitim’de okuyordu. Diğer bölümümüz SBF-Basın Yayın Yüksek Okulu’ndandı. Bu nedenle tarihimizi 1972 sonlarından başlatmak gerekir. 

1974 sonrasındaki ilişkilerin büyük bölümü 1972-1974 arasındaki örgütlenmeden çıkmıştı. 1974’te Rus Devriminden Çıkan Dersler’i yazdığımda henüz örgüt kurulmamıştı. Legalinden illegaline kadar bütün yayınlar elimize geçiyordu. O yıllarda Ankara’da fotokopiciler yeni açılmıştı ve kısa olarak ödünç aldığımız THKO’nun artık bilmiyorum hangi kanadının yaptığı bir değerlendirmeyi fotokopi yapmak zorundaydık. Kendiniz değil dükkân sahibi fotokopi yapıyordu. Dükkânın boş bir zamanında Necati ile adamın tepesine dikildik. Adam THKO yazısını görünce elleri titremeye başladı. Ben silahlıydım. Adam elleri titreye titreye fotokopi yaptı, parasını da ödedik tabii. 

THKP-C’yi eleştiren bütün legal ve illegal yayınlara karşı etraflı bir yazının zorunluluğu kendisini sürekli hissettiriyordu. 1974 yazında yüksek lisansı bitirdim ve kafamı tümüyle planladığım Türkiye Devriminin Acil Sorunları’na verdim. Bir yıl sonra bitti. Özellikle İlker çok beğendi. O da bu sırada Mevcut Durum ve Devrimci Taktiğimiz’i yazmaya başlamıştı. Bu broşürlerde ifade edilen görüşler konusunda aramızdaki tartışmalar da tarihimizde önemli yer tutar. Tartışmalar özellikle benimle İlker ve benimle Necati arasında yürüdü. Yurtdışı grubuyla birleşme gerçekleşti ve derken 1976 yılına geldik. 

Önceden de belirttiğim gibi, 1976 örgüt tarihindeki en önemli yıldır. Beylerderesi’nde büyük darbe yedik. Hemen ardından İstanbul’da Ömer Çimeken kesiminde yenilen bir polis darbesi bize sıçradı. Birkaç arkadaş yakalandı, ama operasyon orada kaldı. Apar topar İstanbul’a taşındım, Genel Komite yeniden kuruldu ve Yurtdışı Grubuyla ayrıldık. Bu birleşme ve ayrılıkta sarf ettiğimiz enerji ve zamanın karşılığını alamamak dışında kaybımız olmadı. Sonra ilk askeri eylemlere giriştik, bir miktar para bulduk, ilişkiler yeniden düzenlendi ve örgüt toparlandı. Çok kritik bir yıldı, bitebilirdik de... 

TDAS bitmişti. Yeniden bastık ve İkinci Baskıya Önsöz’ü yazdım. Devrimci Gençlik ile çelişkimiz artık ayyuka çıkmıştı. Hayatımda okuduğum en aptalca yazı olan “Türkiye Devriminin Acil sorunları Üzerine Birkaç Söz”ü yayınladılar. Birkaç ay sonra buna “Eleştiriler Üzerine” yazısını yazarak yanıt verdim. Askeri eğitim, politik çıkış hazırlıkları, derken sonradan Devrimci Savaş adını alacak arkadaşlarla ayrılık ve geldik Ocak 1977’ye. İlk eylemlerde Yüksel öldü, Rıza yakalandı. Ankara’da büyük olarak tasarladığımız eylemi yaptık ama sonuç beklediğimiz gibi olmadı. İki ay sonra Ömür öldü. Buna rağmen, 1977’nin ortalarına geldiğimizde artık politik çıkışını yapmış ve adını iyice duyurmuş bir örgüt durumundaydık.

Tarihimizin bizi biz yapan bu dönemi bazı sorulara da yanıt aramak zorundadır: Bu kadar tanınmış olmamızı sağlayan faktörler nelerdi? Görece yaygın örgütlenmemiz nelerin sonucuydu? Nasıl oldu da 12 Eylül öncesinde sol içi çatışmaya bulaşmadık? Ve tabii, Acilcilerin kadınları ayrı bir inceleme konusu olmalıdır. “Kadınların da sorumluluk taşıdığı tek sosyalist örgüttünüz!..” belirlemesini yıllar sonra Kurtuluşçu bir kadın bana söylemiş ve kendi aralarında bu konuda tartıştıklarını belirtmişti.Doğru!.. Peki ama neden?..”, bunun da nedenlerinin bulunması gerekir. 

Bunları anlatacağım ve bunlar Acilciler tarihinin tamamı değildir. Ne kadar yaygın bir örgüt olduğumuzu yıllar sonra iyice öğrendim. Küçük bir örgüt değilmişiz, küçükle orta arasında kitleselliğe sahip bir örgütmüşüz. Örgütteki çok kişiyi tanımıyorum. Bu nedenle bölgelerin tarihini de bu yazıma katabilmem mümkün değil. Maraş’a, Rize’ye, Balıkesir’e, Kayseri’ye, Mersin’e, İzmir’e, Konya’ya hiç gitmedim. Her bölgenin kendi tarihi hatta tarihleri var. Bunları o bölgelerden arkadaşlar yazabilirler. Burada dikkat edilmesi gereken “şu oldu, bu oldu” türünden bir kronolojiden sakınmaktır. Bunlar da olacak tabii, ama asıl olan “örgütlenme nasıl başladı, nasıl gelişti, ne tür sorunlarla karşılaştı, eylemleri nelerdi, vd.” türünden bir yazıdır. Kronoloji türü bir tarih, tarihten başka her şeye benzer. Umarım bunca işin arasında önümüzdeki bir yıl içinde yazarım ya da daha geç olabilir, ama yazacağım. 


29 Mayıs 2012