MİHRAC URAL DEĞİŞMEDİ AMA İNSANLAR DEĞİŞTİ


Bir arkadaş, Mehmet Koç ile 1983 yılındaki bir konuşmasını aktarmış. O yıl artık Paris’te olmadığım ve Acilciler ile de ilişkim bulunmadığı için Mehmet Koç ile tanışmam 1988’de oldu. Mehmet Koç, bu konuşmada, arkadaşa, Mihrac Ural’ı övmüş. 

Şimdi arkadaş soruyor: “Mihrac Ural herhangi bir özelliği bulunmayan, normal zekâsı olan birini bile etkileyemeyecek bir tip. O yıllarda iyi rol yapıyordu da şimdi yapmak gereğini duymuyor mu dersiniz?”

Bence böyle değil. Mihrac Ural hiç değişmedi, hatta denilebilir ki, geçen yıllar içinde daha iyi olmadı, daha kötü oldu. Eskiden neyse, aynen öyle kaldı. 

Eskiden görülmeyen bazı özellikleri şimdi görülüyorsa, bunun nedenini kendisinin değişmesinde değil, insanların değişmesinde aramak gerekir. Mihrac Ural eskiden de palavracı, yalancı, aşırı abartmacı, ajitasyoncu bir tipti. Bu özelliği değişmedi, ama insanlar değişti.

Son otuz yılda gerek ülkede gerekse de dünyada önemli değişimler yaşandı. İnsanlar çok şey yaşadılar, gördüler ve öğrendiler. Bazı tipler hiçbir şekilde öğrenemiyorsa, bunlarla ilgilenmenin gereği de yok demektir. İstediklerini düşünebilirler, ne düşündüklerinin de herhangi bir değeri yoktur.

12 Eylül sosyalistlerin üzerinden silindir gibi geçti. Sosyalistler uzun bir dönem yaşadıkları bozgunu kabullenemediler. Mücadele koşulları toptan değişmişti ve yeni koşullara uygun teorik ve pratik politika yapmak artık daha farklı özellikler gerektiriyordu.

Lider misin, itirazımız yok, buyur göster liderliğini. Liderlik iddiasının yerinde palavradan başka bir şey yoksa, bu durumu insanlara ajitasyon yaparak ve yalan söyleyerek ancak bir süre yutturabilirsin. Ardından bomboş bir tip olduğun ortaya çıkar.

Eski yazılardan birisinde, “suni denge bozuldu” demiştim. Bu site, Mihrac Ural’ın gücünün yaygara gözdağı ve demagojiden ibaret olduğunu göstermiştir. İddian varsa, buyur yap. Yapamıyorsan, ama halâ asıp kesiyorsan, şamar oğlanına dönersin. 

Yurtdışında insanın kendini gizlemesi mümkün değildir. Türkiye’de olduğu gibi arada bir görüşebildiğin illegalite koşulları yok, bir sürü şey açıkça ortadadır. Dolayısıyla en fazla birkaç yıl içinde kişi nedir ve ne değildir, belli olur. 

Bir insanın yıllar boyunca yaşadığı yerde ne yaptığı önemlidir. 32 yıldır yaşadığın Suriye’de muhalefet eden yoldaşlarını öldürmekten ve örgüt parasını cebine indirmekten başka ne yaptı ki bu “lider”?

1983’te bunları görmek için biraz erken olabilir. Ama kafası normal çalışan herkes gerçeği bir süre sonra görecek ve 1988’de ayrılacaktır. Mihrac Ural hiç değişmedi, ama insanlar değiştiler. Bu değişim bizim insanlarımıza özgü değil. Büyük değişiklik gösteren koşullar bütün örgütlerdeki insanları değişime zorladı. 

1980’li yılların ilk yarısında Avrupa ülkelerine yaklaşık 30 bin sosyalist gelmek zorunda kaldı. Sayı tahmindir, daha az ya da çok olabilir. 1982 yılında Frankfurt’ta yapılan 12 Eylül’ü protesto mitingi 30 bin kişiymiş. Bu miting sırasında Paris’te idim. Bu mitingin büyük bölümünü, şimdiki mitinglerde olduğu gibi, PKK oluşturmuyordu. 

Sonraki yıllarda bu insanlar büyük bir dağınıklık yaşadı. Yaşanılan ağır yenilginin üstüne bambaşka koşullarda politik çalışma yapmanın gerekliliği geldi. Çok sayıda kişi bunun için gerekli olan donanıma sahip değildi. Ülkedeki devrimci hareketten de pek ses çıkmayınca çok kişinin dağılması kaçınılmaz oldu. 

Bu dönemin ilginç bir özelliği, Avrupa ülkelerine evli olarak gelen çiftlerin önemli bölümünün ayrılmasıdır. Koşullar çok farklı ve bu farklılık insanları değişik etkiliyor. Kimisi gelişiyor kimisi gelişemiyor ve başka koşullarda kurulmuş birliktelikler de sona eriyor. 

Benzer bir durum bir süreden beri Kürtlerde yaşanıyor. Normal bir olay, felaket olarak görmemek gerek. Farklı koşullardan farklı etkilenen insanlar artık bir arada bulunmak istemiyorlar. Otuz yılda çok şey yaşayan insanlar öğrendiler ve görmeye başladılar. İnsanların palavraya karınları tok. Ajitasyonlara, atıp tutmalara karınları tok…

Ben de çok şey öğrendim, merhum Mehmet Koç yoldaş da öğrendi, başka yoldaşlar da öğrendiler. Mihrac Ural ise hiç değişmedi. Değişemez de, çünkü değişmek için kapasite gerekir. Değişmek demek, var olanın yerini başka şeyle doldurmak demektir. Adamın başka bir şeysi yok ki, nasıl değişsin?

Ya da ancak geriye doğru değişebilir. Bu nedenle de 35 yıl önce tutabilecek yöntemler kullanmanın ötesine gidemiyor. Tutmuyor, çünkü insanlar değişti artık. Bunu anlaması bile zor. Yöntemlerinin bile aynı olduğunu duyuyorum. İnternete oltayı sallıyor ve bekliyor. Artık zor ama bakarsın yine tipin birisi düşer. “Gel aslanım seni Merkez Komitesi yapayım!..” dersin, o biçare de yutar. Belki İkinci Hasan Vakası gerçekleşir. Allahtan umut kesilmez... 

Arkadaşın bana aktardığı konuşma, insanları bilmem kaç yıl önce ne yaptıklarına, ne düşündüklerine göre değerlendirmemek gerektiğini de gösteriyor. Bugün nesin ya da son on yıldır nesin, bana onu söyle. Eğer hiçbir şey isen, bu boşluğu yalan ve palavrayla dolduramazsın.

Mihrac Ural’ın ihanetlerinin ve işlediği büyük suçların ortaya çıkmasının ötesinde en büyük kaybı, hiçbir özelliği bulunmayan bir insan olduğunun ortaya çıkmasıdır. İyi yalan söyler, palavrası iyidir, iyi ajitasyon çeker, bomboş biridir, başka bir özelliği de yoktur. 

Allah kurtarsın!.. 


7 Nisan 2012