1974-1980 döneminde solun belirleyici özelliklerinden bir tanesi sol içi şiddettir. Sol örgütlerin birbirlerine karşı ve kendi içlerinde uyguladıkları şiddettir. Sol içi şiddet örgütler arasında olduğu kadar örgütlerin içinde de derin tahribat yarattı. Kendi insanlarını infaz eden örgüt iflah olmaz, bunu gördük.
Örgütler arasındaki şiddet konusunda ise, aradan 30 yıldan fazla zaman geçmesine karşın yaratılan tahribat halen sürüyor. Buna örnek olarak Devrimci Yol ile Kurtuluş arasındaki ilişkiler verilebilir. Bu iki örgüt arasında 12 Eylül öncesinde yoğun çatışma yaşanmıştı.
Bu sitedeki değişik yazılarda sol içi cinayetler konusunda özel bir yere sahip olduğumuz değişik kereler belirtildi. Özel yerimiz ifraz sayısının çokluğundan gelmiyordu. 12 Eylül öncesinde sol içi çatışmaya karışmamak için büyük çaba harcadık. Hiçbir şey olmadı denilemez ama silahlı mücadele veren bir örgüt olarak sol içi çatışmaya girmedik. Ne başka örgütlerden ne de kendi içimizden insanları infaz ettik.
12 Eylül’den sonra durum değişti. 12 Eylül sonrasının ilk sol içi cinayeti bize aittir: Adana’da eskiden aynı örgüt içinde yer aldığımız Ali Çakmaklı (öldürüldüğü sırada HDÖ’lüdür) bizler tarafından “MİT ajanı” olduğu gerekçesiyle öldürülür. 12 Eylül’den hemen sonra gerçekleşen bu cinayet faşizmin azgın saldırısı altında yaşanmasına rağmen hayata geçer. Ali Çakmaklı’nın infaz bildirisi olan “Karanlık Adam” başlıklı yazı, Mihrac Ural tarafından Adana cezaevinde iken yazılmıştır. Cinayeti gerekçelendirmek amacıyla yazılan bu bildiri saçma sapan bir içeriğe sahipti ve Güney bölgesi dışındaki bölgelerde ciddiye alınmadığı için dağıtılmadı.
Ali Çakmaklı cinayetiyle bağlantılı olarak, ona misilleme olarak, Nebil Rahuma 12 Eylül’den kısa süre sonra HDÖ tarafından İstanbul’da öldürülür. Bu bir örgüt içi cinayettir.
12 Eylül’den yaklaşık iki yıl sonra Müntecep Kesici, Lazkiye’de Mihrac Ural ve adamları tarafından hazırlanmış bir provokasyon sonucu öldürülecektir. O sırada Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi yeni kurulmuştur ve ilk açıklamasında sol içi şiddet konusu üzerinde durmuş, sol içi şiddetin yanlışlığını ve halkta devrimcilere karşı güvensizlik yarattığını vurgulamıştır. Bu cinayet nedeniyle Acilciler’e uyarı cezası verilir.
Mihrac Ural, Müntecep Kesici’nin kaza sonucu öldürüldüğüne inanılması için çok uğraşmış, ama başarılı olamamıştır. Acilciler’in 12 Eylül sonrası cinayet listesi daha uzundur, ancak bunlar 12 Eylül’ün ilk sol içi cinayetleridir. Ali Çakmaklı cinayeti, 12 Eylül’den sonra işlenen ilk sol içi cinayettir.
Geçtiğimiz dört yıl içinde sol içi cinayetler konusuna sadece şöyle bir değinenler oldu. Genellikle konu üzerinde hiç konuşulmadı. Konu solun tabuları arasında yer aldı denilebilir. Bu konuda bir kitap ve bazı yazılar yayınlandı, ama sessizlik bozulmadı.
Bu sitenin bu konuda önemli bir işlev yerine getirdiği söylenebilir. Sol içi cinayetler konusunun, solun iç ilişkilerini zehirlemeyi sürdüren bu konunun genel hatlarıyla değil de somut olarak açımlanmasında bu sitedeki değişik yazıların önemli rolü oldu.
Sol içi cinayetler konusundaki özel yerimizi ortaya koyduk. Cinayetlerin ayrıntılarını ortaya çıkardık. Ve bu çabamızı örgütsel tarihimizle hesaplaşmanın bir bölümü çerçevesi içinde gerçekleştirdik. Sol içi cinayetler konusu bugün yoğun olarak gündemde bulunuyor.
Konu 1 Mayıs 1977 ile ilgili olarak gündeme gelse bile, burada durmuyor ve yayılıyor. 1 Mayıs 1977 katliamında solun iç çelişkilerinin ve birbirine silah çekmesinin önemli rolü oldu. Devlet kendisini bu çelişkilerin arkasına gizleyerek harekete geçti. Ancak konu burada durmuyor. Çünkü, sol içi çatışmalarda öldürülen çok sayıda devrimci bulunuyor. Bu konuda hazırlanmış olançalışma değişik yerlerde yayınlandı.
Kıssadan hisse: Bu site yayına başladığında, “30 yıl önceki olaylarla neden uğraşıyorsunuz?..” gibi sorularla karşılaştık. Gerçekte ise, konu geçmişin derinliklerinde değildi, hesaplaşılıp kapatılmadığı için gererçekte günceldi. Hem kendi örgütsel tarihimiz için, hem de solun genel tarihi için önemliydi. Kimin ne dediğine aldırmadık ve devam ettik. Bu sadece bizim sorunumuz değildi, herkesin sorunuydu.
Ve şimdi oraya doğru gidiyoruz. Kolay gidileceğini sanmayın ama, artık yol açılmıştır ve sesi çıkan sadece biz değiliz.
5 Mayıs 2012