BİR ÖRGÜT BİTMİŞSE BİTMİŞTİR


Cumartesi günü Mannheim’da Kürdistan Festivali'nde idim. Bu tür festivaller aynı zamanda birbirine uzak yerlerde oturan insanların yılda bir kez birbirlerini görme yeridir. Bu kez de öyle oldu. 


Adı gerekli değil, 1980 öncesinin büyük örgütlerinden birisinden olan birkaç arkadaşla karşılaştım. Ama benim karşılaşmamdan ziyade onların birbirleriyle karşılaşması ilginçti. Başladılar örgütün durumundan konuşmaya. Birisi örgütün en büyük kişisine toplantıda neler söylediğini anlatıyordu: “Yüzüne karşı, senden bir şey olmaz dedim!..” dedi. Öteki başka bir şey ekledi. 


Ardından “Hakiki …” örgütünü savunan ama ne yaptığını ve yapacağını da bilmeyen birkaç kişiyle dalga geçildi. Otobüs firmaları gibi, bir örgüt var bir de adının başına hakiki geleni vardı. Derken bir başkası örgütün en büyük ismiyle bir müridinin söz konusu toplantıdan sonra birlikte içtiklerini ve hüzünlenip “biz bu duruma düşecek insanlar mıydık” diye ağlamaklı olduklarını anlattı. Konuşma biraz gırgır ve şamatayla son buldu. Yazık tabii. 

Örgütün sona ermesine yazık değil. Devrimci hareketlerin tarihlerinde çok sayıda örgüt sona erdi. Bunlarınki de ne ilktir ne de son olacaktır. Yazık olan, artık bulunmadığı bilinen bir yapıyı varmış gibi göstermek için zorlamak ve gülünç durumlara düşmektir. 

Bir örgüt bitmişse bitmiştir. Bunu kabul edeceksin. Bazı kişiler tarafından bir türlü kabul edilemiyor, çünkü var olmalarını o örgüte borçlular. Örgüt lideri tam anlamıyla bu durumda. Tanıyorum da, geçmişte belirli işlevleri yerine getirmiş bir kişi. Örgüt de 1980 öncesinde solda büyükler arasında sayılan örgütlerden bir tanesi. O örgüte yıllarını vermiş insanlar için bu durum acı olabilir ve bu durum anlaşılabilir bir şeydir. Ancak tiyatro oynamanın, insanları ve kendini kandırmanın gereği yok, 

Örgütün adını ille de yaşatmak için o örgütün teorisine acayip eklemeler yapmaya ve kendini gülünç duruma düşürmeye de hiç gerek yok. Örgütler gibi bazı insanlar da bittiler. Üretemiyorlar... 

Çok çaba gösterdiler, örgütleri devam ettiği yıllarda onlara umut bağlandı, ama olmadı, olmuyor. Demek ki bu insanların dönemi bitti. İnsan bunu kabul etmelidir.  

Sol geniş bir alandır. Solda olan herkese orada yer vardır. Ama insanın kendini zorlayıp yapamadığı işlere kalkışması, başarısız olduğu halde yeniden kalkışması uygun davranış değildir. Bu tür arkadaşlar giderek alay konusu olduklarını fark etmiyor olabilirler. Ben fark ediyorum ve bazı insanlar adına da açıkça üzülüyorum. 

Yıllarca mücadele etmişler. Bir sürü şey yapmışlar. Ama bitmiş, eski konumlarını korumaları mümkün değil. Kendilerini yenileyememişler. Bundan sonra da bunu başarabilmeleri mümkün görünmüyor. O zaman kendini komik duruma düşürmeden daha geri plana çekilmek gerekiyor. İnsanın bunu zamanında anlaması ve yapması gerekir. TKEP’in yönetim kadrosu bunu zamanında anladı ve yaptı. 

Dünya değişti, ülke değişti, insanlar değişti ve kendi aramızda bu yeni durum üzerine anlaşamıyoruz. O zaman bu örgüt bitmiş demektir ve herkes kendi yoluna gider. Nitekim, yönetim kadrosundan solu bırakan da olmadı, ama farklı yerlerde mücadelelerine devam ettiler, ediyorlar. Doğrusu da budur. Artık yaşamasının maddi koşulları bulunmayan örgütü ajitasyonla, abartmayla ve bir takım numaralarla varmış gibi göstermenin anlamı yoktur. Bunun yerine, kafanıza uygun başka bir alana gidin, orada mücadele edin. 

Bizim geçmişimizin, Acilciler’in adı son birkaç yıldır yeniden duyuldu. Böyle olmasının nedeni, örgüt tarihiyle ilk hesaplaşmayı yapan ve içindeki karanlık kişiyi ve onun yandaşlarını ortaya çıkaran örgüt olmamızdan geliyor. Ama böyle yaparken de bu örgütün 1988’de bittiğini sürekli söylemekten geri durmadık. Muhabarat Acilcileri denilebilecek bir çete var, muhtemelen halen de vardır, ama bu eski Acilciler değildir. 

Bambaşka koşullarda kurulmuş ve mücadele etmiş bir örgütü orasına burasına komik eklemeler yaparak bugüne taşımaya kalkmadık. Bir örgüt bitmişse bitmiştir ve bunu zamanında kabul etmek gerekir. Kabul etmeseniz de hayat kabul ettirir ve dahası gülünç duruma düşersiniz. 

Suriye Acilcileri, Mihrac Ural Acilcileri, Muhabarat Acilcileri adı son dönemde Suriye ile bağlantılı olarak yeniden duyulmaya başladı. Hatay’da var olan hoşnutsuzluğu Muhabarat’a bağlamak sadece devletin işi değildir. 

Mihrac Ural’ın sık sık kendisinin ve Muhabarat Acilciler’inin Beşir Esad’ı nasıl desteklediğini, Hatay halkının da kendilerinin arkasında olduğunu yazılı olarak gazetelere ve ajanslara gönderdiğine eminim. İnanmayan oralardan bir tanıdık bulsun ve sorsun. Bunun ardından Muhabarat’ı çıkarmak zor değil. Mihrac Ural’ın Muhabarat olduğunu bilmeyen mi var? 

Mihrac Ural bir yerde varım diyorsa, yanına Muhabarat’ı eklemek zor değildir. Gazeteler de bunu yapmışlar. 


14 Eylül 2012