İKİ TARAFI KESEN BIÇAKLAR


Yeni bir işe girişmek, her zaman iki tarafı kesen bıçak gibidir. Beklediğiniz yandan değil de öteki yandan kesebilir. Bir işe girerken belirli amaçlarınız vardır, ama gelişmeler düşünmediğiniz ve hatta hiç istemediğiniz yönde olabilir. Bu nedenle herhangi bir konuda yeni bir şey yaparken daima iki tarafı da düşünmeniz gerekir. Herhangi bir olayı analiz ederken de sadece bir tarafa bakmak yetmez, tarafların tümünü dikkate almak gerekir. 

Konuyu somutlaştırırsak: Mihrac Ural’ın nasıl bir alçak olduğunu, yalan, tehdit, şantaj yöntemlerinin her çeşidine başvurduğunu biliyoruz. Bunlar fazlasıyla açıklandı. Bir de konunun öteki tarafı bulunuyor. Bir taraf yalan, tehdit, şantaja başvuruyor ve bu yöntem tutuyor ya da karşısındakiler bu yöntemle sonuç alınabilmesi için uygun kişiler. Konunun Mihrac Ural tarafı sona erdi. Bir süreden beri öteki tarafa bakıyoruz. 

Mihrac Ural’ın amacı neydi? İhanetinin, tasfiyeciliğinin, Muhabaratçılığının, pis ilişkilerinin ortaya çıkmaması. Ortaya çıkmamaktan kasıt, yakın çevrenin dışında bilinmemesiydi. Bilinenler olsa bile açıkça konuşulamamasıydı. Mihrac Ural’ın yaklaşık 25 yıl bu konuda başarılı olduğunu kabul etmek gerekir.

Bazı konuların gizli kalması mümkün değildi. Örneğin, Muhabarat elemanı olması devrimci hareketin genelinde biliniyordu. Bir dönem Suriye’de bulunan çok sayıda insan bunu görmüştü. Devrimci katilliği ve bazı karanlık ilişkileri de biliniyordu. Yine de bilinmeyen çok şey vardı. 

Mihrac Ural’ın gerçek özelliklerinin ortaya çıkarılması sürecine girildiğinde hayret ettiğim konu, insanların sahip oldukları bilgiydi. İçlerinde en cahili bendim. Ali Çakmaklı’nın öldürülmesi ve Muhabarat elemanlığının ötesinde pek bilgim yoktu. Acilciler’de ise sahip olunan bilginin maşallahı vardı. Sen bir söyle, onlar beş tane ekliyordu. 

Örneğin, dört yoldaşın Suriye hükümetinin isteği ve Mihrac Ural’ın direktifiyle El Fetih’e saldırmalarını ve öldürülmelerini bilmiyordum. O sırada bu site yeni yayına başlamıştı. Mihrac Ural, El Fetih ile çatışmada hayatını kaybeden dört yoldaş için, İsrail saldırısında öldüler diye anma töreni yapacaktı. Hemen gerçek durumu yayınladık ve bu utanmazlık töreni de suya düştü. Yapabilseydi her yıl tekrarlayacağından emin olabilirdiniz, ama bir daha adını bile anamadı. 

Peki ama Güney bölgesi örgütlenmesinde çok sayıda insanın bildiği bu konu neden o güne kadar açıkça konuşulmamıştı? Mihrac Ural neredeyse 25 yıl süren sessizlikten cesaret alarak El Fetih’e yönelik saldırıda ölen yoldaşlar için, İsrail ile çatışmada öldüler diye tören düzenlemeye kalkıyordu. Bu kadar yıllık başarının üzerine anormal bir davranış değil doğrusu. 

Karşımızdaki soru şudur: Mihrac Ural yaklaşık 25 yıl nasıl başarılı olabildi?

Mihrac Ural’da pisliğin, alçaklığın, namussuzluğun her çeşidi vardır. Bazı yoldaşlara yönelik olarak, “Konuşursanız ihbar ederim, kapanmış dava dosyalarınız yeniden açılır!..” diye tehdit yaptığını biliyorum. Bu işin bir tarafıdır. Öteki tarafta ise, bu yöntemlerin tuttuğu, başarılı olduğu insanlar bulunuyor. Bir bölümü Mihrac Ural’a hizmet ederken örgüte hizmet ettiğini sanmıştır, bunu anlayabilirim. Bu yanılgının uzun sürdüğü dönemler de olmuştur. 

Olanı biteni bu yanılgıyla sınırlandırarak açıklamak mümkün değildir. Mihrac Ural’ın sürekli değişen “Bekçi Murtaza”ları olmuştur. Bu tipler biraz övgü ve biraz da sorumluluk karşılığında her şeyi yapabilen insanlardır. Bazıları bir süre sonra uyanmış ve ardından tasfiye edilmiştir. Bekçi Murtaza tipinin iyi örneklerinden bir tanesi Zafer’dir. Başka bir örgütte tuvalet bekçisi bile yapılmayacak bu kişi, TKEP’li Sait’in güzel belirlemesiyle, “Mihrac Ural’ın ceketini tutarak” MK’ye girmiştir. Bulunduğu her yerde Genel Sekreter’in emirlerini kayıtsız şartsız uygular.

Küçük bekçi Murtaza’lar da varmış... “Varmış!..” diyorum, çünkü benim dönemimde bu tipler yoktu, daha sonra iyice yayılmış. Önemli herhangi bir özelliği olmayan kişiyi kendine bağlamak mı istiyorsun, merkez komitesi üyesi yaparsın, olur biter. Nasıl olsa kıstas filan yok. Kimini “Türkiye Sorumlusu” ilan edersin, kimini Lazkiye sorumlusu, kimini de filanca mahalle sorumlusu... Sorumluluk dağıtmaktan kolay ne var! 

İnsanlar kullanılmaya uygunlar ve etikette yazılı olanla o etiketin gerçek işlevi arasındaki farkı anlayabilecek durumda değiller. Devrimci mücadele içinde sorumluluk taşıdığını sanıyor ve o duyguyla ve Mihrac Ural’ın emirleriyle başkalarını eziyor.

Bekçi Murtaza romanında, Murtaza sık sık “Gördün kurs, aldın ders, hem de amirlerinden takdirname!..” derdi. Burada “takdirname” yerine, “merkez komitesi üyesi” veya şuranın buranın “sorumlusu” sözünü koyabilirsiniz. Yer doluysa yedek üye yapabilirsin yani!.. 

Önceki yazılardan birisinde de belirtmiştim. Bir dönem Mihrac Ural’a hizmet eden, kullanılan, daha sonra durumu anlayan ve uzaklaşan arkadaşların kendileri için yapmaları gereken bir şey var: “Bu duruma nasıl düştüm?..” diye kendinize sorun. Böyle bir soru sorulması ve sorulan sorunun üzerinde düşünülmesi en başta kendiniz için gereklidir. Herkes hata yapar ama bunu açıkça konuşmazsanız en başta kendinize karşı sorumlu olursunuz. Merak etmeyin, kimsenin hatasını ona karşı kullanacak değiliz. 

Bizim sorunumuz, Mihrac Ural’ın alçaklıklarındaki bazı detayların da ortaya çıkmasıdır. Bunları ana hatlarıyla biliyoruz. Bu kadar şey ortaya döküldü ve hiç bilinmeyen bir şey kalmadı. Bir örnek verirsem: Günay karaca, Mihrac Ural tarafından öldürülmek istendi. Konuyu Bünyamin Doğan’ın (Zafer) halletmesi istendi, o da “Sınırı geçince bu puştun kafasına sık!..” diyerek Günay’ın sınırı geçmesini sağlayacak Semir’e görev verdi. 

Mihrac Ural, Günay Karaca’yı neden öldürtmek istedi? Günay 1979 sonunda yakalandığında Mihrac’ın en önemli adamıydı ve bir süre de öyle kaldı. Peki sonra ne oldu? Bu konuda tahminler var. Bunlardan birisi, “para konusu” olabilir. Bir başka tahmin, Günay’ın Mihrac Ural’ın MİT ile işbirliğini öğrenmesidir. Unutmayın, Günay’ın Genel Komite Üyesi olduğu açık olmasına rağmen ceza almadan tahliye olmasında, emniyette görevli dayısının önemli işlevi vardır ve emniyette üst düzeyde olanların hepsi birbirinden bilgi alır.

Mehmet Yavuz, Mehmet Ağar’dan aldığı izinle Emniyet Genel Müdürlüğü arşivine girip ne aradı sanıyorsunuz? Mihrac Ural ile ilgili olarak “sakıncalı” bilgi var mı, onu aradı. Bize bu işin ayrıntısı gerekli. Olmazsa olmasın, olayları birbirine bağlayarak bugüne kadar neleri bulduk ve bu konuda epeyce sonuca ulaştık.

62 sayfa emniyet ifadesi olan Günay Karaca’nın polis olması ya da polisle birlikte çalışması mümkün değil. Polisle birlikte çalışsaydı, Mihrac Ural örneğinde olduğu gibi ifadesinin “kaybolması” gerekirdi. Ama başka bir şey var ve bu nedir, tahminlerle yetinmek istemiyoruz. En bilinmeyen konu bile yüzde 70 oranında açıklandı. 

Hata yapmış olabilirsiniz. Devrimci harekette biz de dahil olmak üzere hata yapmayan örgüt ya da kişi mi var? Herkes o kadar iyi olsaydı, 12 Eylül 1980 sonrasındaki bozgun yaşanmazdı. Gelecek yazıda Mihrac Ural’ın polis ifadesi tehdidi üzerinde duracağım. 


3 Haziran 2012