BUNU BİLİYOR MUYDUNUZ?
29 yıl önce 2 Temmuz 1993’de Sivas’ta Madımak Oteli’nde aralarında şair ve yazarların da bulunduğu insanlar yakılarak katledildi. Bu olay sırasında Aziz Nesin de Temel Karamollaoğlu tarafından öldürülmeye çalışıldı. Bununla ilgili fotoğraflar zamanın basınında yer aldı.
Temel Karamollaoğlu gerici bir partide ön planda olan kişilerden bir tanesiydi. Ne partiyi ne de görevini hatırlamıyorum ama önde gelen bir gerici olduğunu biliyorum. Ömür Karamollaoğlu’nun bu tipin akrabası olduğunu biliyor muydunuz, bilmem. Akrabalık ilişkilerine çok önem verenler, filanın oğlu falanın kardeşi olmayı marifet sayanlar için önemli olabilir, gerçekte ise herhangi bir önemi yoktur.
Bu durum sizin yaptığınız bir şey değil. Doğarken kimlerin akrabası olacağınıza siz karar vermiyorsunuz. Bu konuda hiçbir insiyatifiniz bulunmuyor. Kişinin milliyetiyle, akrabalarıyla övünmesi kişinin çapsızlığını gösterir. Bunlar senin elinde olan özellikler değil ki. Hayatın boyunca kayda değer bir şey yapamamışsın, bu nedenle de kendiliğinden olmuş bazı şeylerle övünerek durumu kurtarmaya çalışıyorsun.
Ben mi istedim bu ülkede doğmayı, ben mi istedim filanın akrabası olmayı. Bu tür iradeye bağlı olmayan ve hatta reddedilen akrabalıklar bazen tehlikeli sonuçlara yol açabilir. Örneğin, İlker’in amcası MİT’te üst düzeyde görevliymiş. Baba tarafının Girit göçmenleri olarak gerici bir yapıya sahip olduklarını ve yıllardır onlarla görüşülmediğini biliyordum, ama somut bilgiyi daha sonra öğrenebildim.
Bu akrabalık az kalsın başımıza büyük iş açıyordu. Malatya’da üç polis ve bekçinin öldürüldüğü çatışmada İlker’in kimliği polisin elinde kalır. Olayı yeniden kurgularsak muhtemelen şöyle bir gelişme olmuştu: Polis gece yarısı hükümet meydanındaki üç kişiden kuşkulanıyor ve kimlik soruyor. Kimlik kontrolünden sonra gideceğiz düşüncesiyle kimlik gösteriliyor, ancak gelişme başka türlü oluyor. Bunun üzerine ateş açılıyor ve kimlik ya da kimlikler orada kalıyor.
İlker’in kimliği Ankara’ya getiriliyor ve İlker’in amcası, “ablası Milli Eğitim’de öğretmendir” bilgisini veriyor. Ben İlker’in kardeşiyle evliyim ve MEB vasıtasıyla ev adresini bulmak hiç zor değil. İlker’in nereye gidebileceği düşünülüyor ve akrabaların evleri ilk akla geliyor. Olaydan kısa süre sonra Ankara’da bizim ev basıldı.
Ben ise o zamanın koşullarında kısa sürede polisin bizi bulamayacağını düşünüyordum. Normali de böyleydi. Evdeki her şeyi boşaltıyordum. Baskın sırasında evdeydim ve silahlıydım. İçerdeki odadan polisin içeriye girişine baktım, bu normal bir baskın değildi. Silahı çıkarıp yatak örtülerinin arasına koydum. İlker’i arıyorlardı ve başka bir şeyle de ilgilenmiyorlardı. Masada benim el yazımla yazılmış öncü savaşıyla ilgili bitmemiş bir yazı duruyordu. Şöyle bir baktılar ama ilgilenmediler.
Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne gittik. Bana bir şey soran yok. İlker’in ablasıyla ilgililer. “Herhangi bir şekilde haber alırsanız bize bildirin” seansından sonra ben, ablası ve başka bir yerden alınıp getirilmiş küçük kardeşi (o sırada kısa dönem askerliğini yapıyordu) Emniyet’ten çıktık.
Soğukkanlı davranmasam sonuç çok başka türlü olabilirdi. Silahlı çatışma çıkardı ve birinci kattaki evden de kaçma şansım yoktu. Kısa süre sonra apar topar ben çalıştığım işten istifa edip ayrıldım, ablası öğretmenlikten ayrıldtı ve İstanbul’a taşındık.
Hiç bilginiz olmayan böylesi akrabalıklar insanın başına büyük dertler açma potansiyeli de taşıyor. Bazen böyle oluyor.
1 Temmuz 2012