THKP-C/ACİLCİLER TARİHİ (1)


Aşağıdaki saptamayı yapalı yaklaşık dört yıl oluyor. Bu örgütün tarihini kamuoyunun önünde hesaplaşmaya açtığımızda, tarihimizin yazımından söz etmiş, ama önce alanın temizlenmesi gerek, demiştim.

Bütün sol örgütlerin tarihinde olduğu gibi, bizim tarihimizde de iyi yanlar vardır, kötü yanlar vardır. 1982 yılında bu örgütün hızla pislik yuvasına dönüştüğünü görerek bütün ilişkimi kestim. 25 yıl sonra 2007’de bu tarihin incelenmesine yöneldiğimde, bu tarihin geride kalan 25 yıl boyunca bir Muhabarat elemanı, bir devrimci katili kişi tarafından, Mihrac Ural tarafından yazılmaya kalkıldığını gördüm. Gerçi onun yazmaya kalktığı tarihi ciddiye alan yoktu, ama alana yaydığı pislik bu tarihin sol için önemli ve iyi yanlarını da kirletiyor, en azından gölgede bırakıyordu. 

Dört yıldan fazla süre önce belirtmiştim: Bugünkü konumları ne olursa olsun, Acilciler veya ondan ayrılmış örgütler tarihiyle bir şekilde ilişkisi olmuş herkese karşı vicdan borcum bulunuyor. Kimse bana böyle bir borç çıkarmadı, bu borcu ben kendim hissediyorum. Neden hissediyorum? Eğer benim ısrarım olmasaydı bu örgüt kurulmazdı ve sonraki yıllarda Acilciler ile bir şekilde ilişkisi olmuş insanların da kişisel tarihleri başka türlü olurdu. Onların tarihleri yaşadıkları gibi olduysa, bunda benim de sorumluluğum vardır. 

Oğuzhan Müftüoğlu bir bölümü bu sitede de yayınlanan anılarında, 1974’te hapisten çıktıktan sonra gördüklerini anlatırken, “Acilciler, Engin Erkiner etrafında toplanmış bir gruptu” derken gerçekte bunu belirtiyor. Benim ısrarım olmasaydı bu örgüt kurulmazdı ve herkesin sonraki kişisel tarihi de başka olurdu. Daha mı iyi olurdu, daha mı kötü olurdu, bunu bilemeyiz. 

Örgütün kurulmasında oynanılan bu rol dönemine göre normaldir. Ne Yüksel ne de İlker zamanın devrimci hareketinde az çok da olsa tanınmış kişiler değildi. 1974 affından sonra çok kişi hapisten çıkmıştı ve örgütlenme konusunda kıyasıya bir mücadele başlamıştı. Biz küçük de olsa bir gruptuk ve bu nedenle de özellikle Ankara’da dikkatleri üzerimizde topluyorduk. Dedikodunun bini bir paraydı ve adından en fazla söz edilen de bendim. Normal, çünkü 1971-1972 yılının THKP-C kadrosu tarafından tanınıyordum. Bu kadro, daha sonra değişik örgütlere dağılacaktı. 

Yine daha önce sözünü ettiğim gibi örgüt kurmamız kolay olmadı. Tereddüt ettik, etmemiz de normaldi. Ayrı bir örgüt kurmak, devrimci harekette iddialı bir isim olarak ortaya çıkmak zor iştir. Örgüt olmak, zorunlu olarak iddialı olmak demektir. İddianız yoksa neden ayrı örgüt kuruyorsunuz? Bol miktarda örgüt kuruluyordu ve biz de bunlardan birisi içinde yer alabilirdik. İddialı konuşabilmeniz için politik tecrübenizin olması gerekiyor. Politik tecrübem azdı ama aramızda yine de en yükseğiydi. “Engin örgüt kuruyormuş” sözlerini o dönem oldukça sık duydum. Normal, çünkü tanınanın adı konuşuluyordu. 

Aradan dört yıl geçti. Bu geçen dört yıl içinde sorumluluğumu yerine getirdiğime inanıyorum. Alanı temizledik. Çoğul konuşuyorum çünkü bunu sadece ben yapmadım. Bu örgütün tarihini Muhabaratçıya, devrimci katiline ve onun yardakçılarına yedirmedik. 

THKP-C/Acilciler’in tarihi şimdi gerçekten kapanmış bulunuyor. Alan temizlendi, kimin ne olduğu ortaya çıktı ve örgütün tarihi gerçekten sona erdi. Burada söz konusu olan Muhabarat Acilcileri değil, Mihrac Ural ve çevresindeki birkaç tip ile bu örgüt sürüyor olsa gerektir, gerçek Acilciler’dir. Artık bu örgütün tarihi yazılabilir. 

Bu konuyu gelecek yazıda ele alacağım. Burada “şöyle olmalıydı, böyle olmalıydı” diye konuşan bazı eski Acilciler’e değinmek istiyorum. Bu arkadaşlar bizim kimseyi dinlemediğimizi yeterince anlamış olsalar gerektir. Biz yaparız, bunu da anlamış olsalar gerektir. Kendilerine naçizane bir önerim var. Aynaya bakın ve kendinize sorun: “Mihrac Ural gibi hiçbir özelliği olmayan bir kişiye bunca yıl nasıl inandık? Arkasındaki Muhabarat olmasa bir hiç olan Mihrac Ural bizi yıllarca nasıl susturdu?

Bu soruları kendinize sorun ve cevaplandırmaya çalışın. Dikkatinizi çekerim, “Onu desteklediniz!..” demiyorum. Hatay’a gidip gelen çok sayıda kişi aynısını söylüyor. Mihrac Ural’ın Hatay’da kimsesi yok. Hatay’da bile bitmiş durumda. Mihrac Ural yıllarca siz Hataylıların üzerinde tepinip durdu. Siz de sesinizi çıkarmadınız. Çıkarmanız gerekirdi, yapmadınız. Bu durumda, sesini çıkaran ve Mihrac Ural’ın çehresini dosta düşmana gösteren bizlerin yaptıklarına laf etmek hakkınız bulunmuyor, demektir.

Gerçi istediğiniz lafı edebilirsiniz, biz dinlemiyoruz ve bildiğimizi yapıyoruz. Asıl önemli olan kendiniz için aynaya bakıp düşünmenizdir. Bunun bize yararı ya da zararı yok, sizin için yararlı olabilir. Mihrac Ural adlı alçak yıllarca hepinizi nasıl susturdu?

Soruyu kendinize sorun ve cevaplandırmaya çalışın. Cevabı açıklamanız gerekmiyor. Mihrac Ural’ın peşine düşen ve onun suçlarını (Muhabarat, beş devrimcinin katili, örgüt parasının hırsızı, Abdullah Öcalan’a suikast teşebbüsünde yer alması ve öteki suçları) bıkmadan teşhir eden arkadaşı takdir ediyorum. Mihrac Ural’a karşı öfkesini gayet iyi anlıyorum. Mihrac Ural 1988 yılında Paris’e iki Muhabarat elemanıyla birlikte geliyor. Kendilerine muhalif insanları kaçırıp işkence yapıyorlar. Siz böyle bir durumla karşılaşsanız ne yapardınız?

Mihrac Ural adlı pisliği hayatınız boyunca unutmazdınız. Çık deliğinden Mihrac Ural. Suriye’den çık. Seni parça parça edecek çok sayıda insan var. Bekliyorlar... 


 22 Mayıs 2012