ALMANYA'DA HDÖ


Bu yazıda Mihrac Ural adlı genel soytarının “Leninizm mi, sol pasifizm mi?” gibi süslü ve boş ifadelerinden hareketle HDÖ’ye yönelik bir eleştiride bulunmayacağım. Mihrac Ural 32 yıldır yaşadığı Suriye’de ne Leninist ne de sol pasifist olabilmiştir. Geçelim, herkes bu çapsız tipi yeterince tanımıştır. 

1982 yılı sonbaharında Almanya’ya geldiğim zaman HDÖ tarafından yayınlanan Proleter Dayanışma adlı yayın organını gördüm. Gazetenin ne uygun bir mizampajı vardı, ne de iyi denilebilecek içeriğe sahipti. Neyse, benim zaten işim çoktu ve bu nedenle sadece dikkatimi çekmişti. 

Aynı yılın kış aylarında 1982 Anayasasının oylaması yapıldı ve aynı gün Köln Konsolosluğu Devrimci Sol tarafından basıldı, konsolosluk çalışanları rehin alındı. Rehin alma olayı bir süre sonra sona erdi ama 1982 Anayasasını ve faşist cuntayı protesto amacıyla yapılan bu eylem sosyalist örgütleri bir süre meşgul etti. Eylem hakkında çeşitli değerlendirmeler yapıldı. Halkın Kurtuluşu’nun değerlendirmesi son derece seviyesizdi. Eylemi eleştirebilirsiniz, ama provokatörler gibi ifadelerle sözüm ona eleştiri yapmak yakışmazdı. 

Bu eyleme ilişkin olarak HDÖ’nün değerlendirmesi ilgimi çekti. Bu değerlendirmeyi nerede okuduğumu hatırlamıyorum. Yayın organlarında da olabilir, çıkardıkları bildiride de olabilir. Kısaca denilen şuydu: Eyleme yönelik eleştirilerimiz var ama HK’ninki gibi bir eleştiri yapmayacağız. Eleştirilerimizi daha sonra ileteceğiz... 

Güldüm! Devrimci Sol da silahlı mücadeleyi savunan bir örgüttü, HDÖ de. Konsolosluk eylemine yönelik eleştirisinin olması normaldi. Normal olmayan içine düşülen durumdu. DS, eleştirilecek yanları olsa da eylemi yapmıştı. Size de eleştiri yapmak düşüyordu. 

Bu, kötü bir durumdur. Birileri işi yapar, siz de eleştirisini yaparsınız. Evet, yaptıkları eylemin eksikleri vardır, ama onlar yapmışlardır. Siz yapabilseydiniz ne kadarını yapabilecektiniz acaba? 

Yıllar sonra konuştuğum başka bir arkadaşta da aynı anlayış vardı. PKK’nin gerilla savaşı anlayışını eleştiriyordu. Tamam, PKK’nin gerilla savaşıyla ilgili olarak bir sürü eksiği vardır. Ama sonuçta eksikleriyle de olsa yapıyor. Sen daha iyisini yapsana. Politik mücadelede sürekli eleştiren durumunda bulunmak iyi bir şey değildir. Yap, eksiklerin mutlaka olacaktır ve bu eksikleri eleştirsinler, eleştirilerden öğren. Eksiklerinin olması senin bu işi yapmadığın anlamına gelmez. 

Benzer bir durumu ben de çok yaşadım. Gerek silahlı mücadelede gerekse de bunun dışındaki politik mücadelede sadece teorik bir insan değil, aksiyon insanı oldum. Söyledim ve yaptım. Eksik yaptım, hatalarım oldu ve bunlar doğal olarak eleştirildi. Bazıları iyi eleştirilerdi ve bu eleştirilerden öğrenmeye çalıştım. Ama kimse kusura bakmasın, bir şey yapmayan ama eleştirenleri de pek ciddi bulmadım. Tamam, eksiklerim var, ama sonuçta yaptım. Senin eksiğin yok, çünkü yapmadın.

Yapmamak iki türlüdür: Birincisinde, yapmaya teşebbüs bile edilmez. Buna rağmen eleştiri yapanlar kendilerini komik duruma düşürürler. İkincisinde ise, yapmaya çalışılır ama başarılamaz. Bu durumda da yapabilenlere eleştiri yöneltirken dikkatli olmak gerekir. Hatayı herkes yapar ama o, eksikleri olmasına karşın yapabilmiştir. Yapabilmenin yerini hiçbir şey tutmaz. 

Örneğe dikkatinizi çekerim: Mihrac Ural iktidarsız bir kişidir. Konuşur, hem de çok konuşur, ama yapamaz. Bu durumdaki bir kişiye palavracı denilir. Ben yaparım. İster silahlı mücadelede, isterse başka alanda, hatalarım ve eksiklerimle birlikte yaparım. 

Şunu da belirtmek gerekir: Bütün iyi işler ekip işidir. Kişinin yeteneklerini ekip içinde göstermesi gerekir. Sonuçta yapan ekiptir, sizin o ekipte önemli rolünüz vardır. Ekip çalışmasını beceremiyorsanız yapmasını da bilmiyorsunuz demektir.

Lafa geldi mi herkeste laf çoktur. Konuştuğunun ne kadarını yapabiliyorsun, bana onu söyle. Konuşmak ama yapamamak beni rahatsız eder. Yapamıyorsam, konuşmam. Doğrusu da budur. Yapabilmenin yerini, başarının yerini hiçbir şey tutmaz. 

15 Mayıs 2012