Örgütten ayrılmadan kısa süre önce, 1982 yılının
Temmuz ayında Almanya’dan Fransa’ya dönerken kendisini bir kere o da kısaca
gördüm. Bu nedenle özellikleri hakkında herhangi bir belirmeme yapabilmem söz
konusu değil. Ancak ölümünün hemen ardından Köln’de yapılan bir eylem birliği
toplantısında konu gündeme getirildiğinde oradaydım.
Konuyu gündeme getiren, toplantıya Cephe adına
katılan Stuttgart’tan –adını yanlış hatırlamıyorsam- Erdoğan adlı birisiydi.
Kendisi Almanya’da “biricik” diye bilinirdi. 1982 Ağustos’undaki ayrılık
sırasında bizimle ayrılmayan ama artık bir çeteye dönüşmeye başlayan
Acilciler’e sert eleştiriler getiren Erdoğan, daha sonra çark etmiş ve
“Bilmeden hata yapmışım biricik örgütüme karşı!..” demiş, adı da bu nedenle
“biricik” olarak kalmıştı.
Toplantıdan önce Hana Maptunoğlu’nun kamyon
çarpması sonucu öldüğünü duymuştum. Kimden duydum hatırlamıyorum. Bütün bilgim
bu kadardı. Eylem birliği toplantısında Cephe takımı bir bildiri dağıttı. Toplantının
önemli gündem maddelerinden birisi de o sırada Filistinli örgütler arasında sürmekte
olan iç savaştı.
Bildiride, Mihrac Ural’ın seminer vermek üzere
bir Filistin kampına gittiği, o ayrıldıktan hemen sonra da rakip Filistinli
örgütün kampı bastığı, Hana Maptunoğlu’nun da bu çatışmada öldüğü yazılıydı. Türkiyeli
sol örgütlerden bu olayı kınamaları talep ediliyordu.
Mihrac Ural’ın yalancı karakterini tanıdığım
için söylenenin gerçekle ilgisi olmadığını anlamam zor olmadı. Filistinli
örgütler arasındaki iç savaşta Mihrac Ural bir Filistin kampına gidecek?
Hayatında hangi eyleme girmiş ki çatışma ihtimali yüksek olan bir yere gidecek?
Söz aldım ve “Hana Maptunoğlu’nun trafik
kazasında öldüğünü duyduk. Ek olarak, burada hepimiz Filistinli örgütler
arasındaki savaşa karşıyız ve bu savaşın bir an önce durmasını istiyoruz. Biz
bu savaşta taraf değiliz. Siz ise, Suriye tarafındasınız!..” dedim.
Erdoğan hık mık edip itiraz edecek oldu ama
kimse dinlemedi ve mesele bitti.
O sırada Suriye’deki Acilciler’in Filistinliler
arasındaki iç savaşta Suriye hükûmeti yanında tutum aldıklarını, bu amaçla dört
kişinin El Fetih’e yapılan saldırıda hayatını kaybettiğini bilmiyordum.
Filistin örgütlerinin depolarından silah çalınıp satılmaya kalkılırken
yakalanıldığını da bilmiyordum.
Mihrac Ural’ı tanıdığım ve Suriye’deki durumu da
bildiğim için Acilciler’in Suriye yanında yer alacaklarını kolayca tahmin
edebiliyordum.
Öldürülen dört yoldaş için Suriye yönetiminden
“kan parası” alındığını ve Mihrac Ural’ın bunu cebine indirdiğini de
bilmiyordum.
Bunları çok sonra öğrendim.
Mihrac Ural adlı devrimci katili ajan 2008’de
gemi iyice azıya alıp, El Fetih’e saldırıda öldürülen yoldaşlar için “İsrail
ile savaşırken öldüler!..” diye tören düzenlemeye kalkınca, engelledik. Gerçeği
açıklıyorsunuz ve herif gıkını çıkaramıyor ya da çıkarsa bile kimse ciddiye
almıyor.
Hanna Maptunoğlu’nun ölümü hakkında yapılan bu
çarpıtma bir şeyleri gizlemenin telaşıydı. Bu ölüm, “Filistinliler arasındaki
kardeş savaşında öldü yoldaş!..” kutsal halesiyle çevrelenip, kimsenin konu üzerine
eğilmemesi amaçlanıyordu. Bu derece uydurmanın başka nedeni olamaz.
Hanna, Mihrac Ural’ın Filistinli örgütler
arasındaki savaşta taraf olma, Suriye’nin yanında yer alma tutumuna karşı
çıkmış ve bu nedenle de “katli vacip” olmuş.
Keşke Almanya’dan gitmeseydi. Gerçi, Suriye’de
Muhabarat ajanı Mihrac Ural’ın eline düşeceğini nereden bilecekti ki?
Mihrac Ural ile Suriye’nin yakın ilişkisini o
zamanki bilgim çerçevesinde anlatıyordum ama çok sayıda insan inanmak
istemiyordu.
Bir süreden beri inanmayan kalmadı. Keşke
yoldaşlarımız zamanında Mihrac Ural’ın kof ajitasyonuna ve palavralarına kanmak
yerine, olup biteni biraz daha gerçekçi olarak görebilseydiler.
17 Kasım
2012