Bugün sitedeki eski yazıları karıştırdım. İki
ayrı bölümde 1800’den fazla yazı var. Bir kaç tanesini güncel duyuru içerdiği
için attım. Aslında bir ara her iki bölümdeki bütün yazılara bakmam gerekiyor.
Güncelle ilgili olan ve artık atılması gereken başka birkaç yazı daha var.
Bu vesileyle 2010 yılına ait birkaç yazıyı da
yeniden okudum. Değişik arkadaşlar yazmışlar ve yazılarda Mihrac Ural’dan
alıntılar var. İbrahim ve benim için “devletiniz sizi kurtaramayacaktır” diyor!
Vay be, ne laf değil mi?
Şimdi kuyruğu kaptırmamanın telaşına düştü
yavrucak. Okuyunca insan gülüyor. Çok değil 2-2,5 yıl önce yazılmış yazılar
bunlar. Sonra da normaldir diye düşünüyorsunuz. Mihrac Ural bu, sallar, atar,
tutar.
Ben yalan söylerim, sen inanma gibi bir şey bu. Ben
sallarım, asarım, keserim; sen inanma. Bırak inanmayı ciddiye alan bile
kalmadı.
Eskilere bakınca örgütsel tarihle açık
hesaplaşmanın neden bizimle sınırlı kaldığını insan yeniden düşünüyor. Açık
hesaplaşma diyorum, çünkü devrimci hareket büyük bir bozgun yaşadı.
Örgütsel tarihler konusunda birimizin sorunu
hepimizin sorunudur. Hepimiz aynı büyük hareketin içindeydik ve örgütsel
tarihlerde birbirine benzeyen yanlar da çoktur. Biz bu çokluğun kendi
özelimizde olanını aydınlattık.
Bu iş açık yapılır, çünkü çok özel meseleler
konuşulmadı. Bir örgüte ciddi zarar vermiş ajanları, hainleri, devrimci
katillerini herkes bilmelidir. Bu nedenle biz her şeyi açık yaptık, herkesin
bilgisi dahilinde yaptık. Başka örgütler ne kadar yapar, bilemeyiz. Girişimler
var, ama ne oranda gelişebilirler, bilmiyoruz.
Bu işi yapmak kolay değil, biliyorum. Ama
yapılması kesinlikle gerekli, onu da biliyorum, biliyoruz.
Zorluklar hakkında daha önce de yazmıştım,
toparlayarak maddeler halinde yazayım:
Birinci zorluk; örgüt tarihi konusundaki
endişedir. Bunun çok subjektif ve gerçek dışı bir değerlendirme olduğunu
belirtmek gerek. Örgütsel tarihler o kadar güzelse, 12 Eylül sonrasında yaşanan
bozgun nereden çıktı?
Ek olarak, örgütlerde yaşanan büyük kirlilikler
konusunda çok kişinin bilgisi var.
Bizden örnek verebilirim. Mihrac Ural’ın bu
sitede yazılanlar vasıtasıyla gerçek çehresi ortaya çıkarılmadan daha önce
devrimci harekette kendisine yönelik büyük bir tepki vardı. Yaptıklarının bir
bölümü biliniyordu ve bilinenler de öyle yenir yutulur şeyler değildi. Sonrakiler
de bunun üzerine geldi.
Muhabarat olduğunu bilmeyen mi vardı? Devrimcileri
nasıl dolandırdığını bilmeyen mi vardı?
İkincisi; örgütsel tarihlerin karanlık yönlerinin
ortaya çıkarılmasında merkezi insanların çaba göstermesi şarttır. Şu veya bu
bölgeyle sınırlı faaliyet yürütmüş olan arkadaşların bilgileri de o bölgeyle
sınırlı olur; örgütün genelini göremezler. Geneli görebilmek için en az bir ve
hatta daha fazla merkezi kadronun bu işe girmesi gerekir.
Üçüncüsü; örgütlerdeki karanlık insanların
genellikle Mihrac Ural kadar aptal olmadıklarını düşünüyorum. Adam öyle açıklar
vermiş ki, öğrendiklerimize bazen inanamadım.
Haydar Kılıç’ın deyimiyle “betona sıçtı,
gizleyemiyor” durumu ortaya çıktı. Günün birinde bunları kolayca bulurlar, diye
hiç düşünmemiş. Zaten böyle olmasaydı, aradan 30 yıl geçtikten sonra bu kadar
çok şey açığa çıkarılamazdı. Kedi bile pisliğini örter, bu ise ortada bırakıp
gitmiş. Ya da pislik betona yapılmış, öyle diyelim. “Ajan derim, itirafçı
derim, polis derim, hepsini sustururum!..” diye düşündü herhalde.
Ya susmazlarsa, sonun da böyle olur.
Şunu da belirtmek gerek: Mihrac Ural sonuna
kadar direndi. Mecburdu. Çünkü söz konusu olan şu veya bu hata değildi, bütün
hayatıydı.
20 yaşındayken, 1976 yılında Acilciler’e
Muhabarat elemanı olarak girdiğini ortaya çıkardık. 1978 operasyonunda MİT ile
anlaştığını ortaya çıkardık. Ali Çakmaklı’dan başlayarak, Müntecep Kesici,
Hanna Maptunoğlu ve iki yoldaşın daha öldürülmesindeki rolünü ortaya çıkardık.
Nebil Rahuma’yı nasıl hedef gösterdiğini ortaya
çıkardık.
Adam yazdıklarını unutmuş. Cephe dergisinde Ali
Çakmaklı konusunda yazdıklarını burnuna dayayınca bu konuda sesi soluğu
kesiliverdi.
Şimdi 56 yaşında ve hayatının 36 yılı gitmiş
durumda, 36 yıllık ajan. Mihrac Ural hayatının 36 yılı için ister istemez
cansiperane savaştı ve her numarayı da yapmaya çalıştı. Ne ki karşısında da biz
vardık. Biz uzun soluklu insanlarız, korkmayız yılmayız bıkmayız. Kaçtığı son deliğe
kadar kovalarız. Nitekim de öyle yaptık. Şimdi, Lazkiye bahçelerinde Müslüman
Kardeşler kovalıyormuş soytarı!!!
Örgüt tarihi konusu bitti.
Duman ettik ve duman olduğunu kendisi de
biliyor. Şimdi kendi deyimiyle “kapsama alanı” Hatay’da başka yerden dikiş
tutturmaya çalışıyor. Abdestli devrimci katili Mihrac Ural’a inanacak çıkar mı
dersiniz?
İsterse çıksın yani. Biz yapacağımızı yaptık. Öldürülen
yoldaşlarımıza ve devrimci harekete karşı görevimizi yerine getirdik. Kimse
kusura bakmasın ama bunca açıklamadan sonra da durumu hâlâ anlamayan aptallar
kalmışsa eğer, onlarla uğraşacak halimiz yok.
25 Kasım
2012