Başlığa bakıp da “Ne oluyoruz? Bir yere uçak filan mı indirecektik?..” diye sormayın. İşin aslı başka ama işin içinde yine bir havaalanı var. Söz konusu havaalanı Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nin (DAC) en önemli havaalanı olan Berlin Schönefeld. Ben buradan bir ya da iki kere 1980’li yılların ikinci yarısında DAC havayolları Interflug ile Şam’a gitmiştim.
Berlin’deki yoldaşa söylüyorsunuz size bilet alıyor. O biletin numarasıyla sınır kapısına geliyorsunuz. Biletiniz olduğu için DAC polisi hemen transit vize veriyor ve siz de havaalanına gidiyorsunuz. Bu havayolunun ucuzluğunun ötesinde önemli bir avantajı vardı: Şam’a giderken Türkiye üzerinden uçmuyordu. Larnaka’ya iniyor, oradan Şam’a gidiyordu.
Lufthansa’nın da Şam’a seferi vardı ve üstelik Frankfurt’tan kalkıyordu ama Balkanlar üzerinden gelip, Türkiye’yi boydan boya geçip Şam’a gidiyordu. Yolda bir şey olur da uçak acil iniş yapmak zorunda kalırsa işiniz işti yani.
Hiç zamanım olmadığı için bir kere bu uçakla gittim. Airbus tipi bir uçaktı ve uçakta üç kişiydik. Hayret bir şey, koca uçak resmen boştu.
Şimdi gelelim başlıktaki konumuza. Geçtiğimiz Cumartesi günü televizyondaydım. Çıktıktan sonra Veysi ile birlikte Almanya’ya döndük. Veysi, bir zamanlar İsmail Bilen’den sonra TKP’nin ikinci ismi sayılırdı. Konuşurken bana Mihrac Ural’ı sordu. Tanıdığını bilmiyordum. 1981 sonunda ya da 1982 başında (o tarihte Mihrac Ural’ın Almanya’da olduğunu biliyoruz) talep etmesi üzerine kendisiyle görüşmüş, oradan tanıyormuş.
Mihrac, Paris’ten Almanya’ya gelince DAC’ye gitmek istemiş, ama vize alamamış. Buna çok bozulmuş. Aslında bozulacak ne var? Suriye vatandaşı herifin birisine DAC neden vize versin?
Kendisini TKP’nin engellediğini sanıyormuş!
Normal, büyük adam ya, mutlaka birileri engellemiştir. DAC polisi, “sen kimsin yahu” diyerek vize vermemiş olamaz, mutlaka engelleyen olmuştur.
Mihrac, Veysi’den “Berlin Schönefeld havaalanını bize açın!..” diye bir talepte bulunmuş. Veysi de “Bunun için yanlış insanla konuşuyorsun. DAC bağımsız bir devlet ve TKP’nin de bu ülkenin bir havaalanını açtıracak gücü ya da yetkisi yoktur…” demiş. Aklı başında herkesin düşünebileceği bir cevap.
Soru ilgimi çekti. “Bize açın” diyor. Kim bu biz? Acilciler olamaz. DAC’ye uçak indirecek halimiz yok!
Buradaki biz olsa olsa Suriye olabilir. Mihrac Ural Suriye adına konuşuyor ve TKP’den talepte bulunuyor. Kendi kendine gelin güvey oluyor, bunu söylemek gerek. Suriye hükümetinin böyle bir talebi varsa, bunu Dışişleri Bakanlığı vasıtasıyla DAC hükümetine iletir. Uluslararası işleyiş kuralları bunu gerektirir. Böyle bir talep, Muhabarat elemanı bile olsa, Mihrac Ural’a düşmez. Ne kimse tanır ne de kimse takar.
Talep ilginç. Bu talebin tek nedeni olabilir: Sonraki yıllarda Mihrac Ural’ın Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslüman Kardeşler yöneticilerine suikast işini üstlendiğini, bunun için kişi görevlendirdiğini (Hasan Cabir bunu ayrıntılı olarak bu sitedeki bir yazısında anlattı) biliyoruz. Sanıyorum uçağı da bunun için DAC’ye indireceklerdi. Birkaç suikastçi ve silahları Şam’dan kalkan uçakla Doğu Berlin’e inecek ve buradan Avrupa ülkelerine dağılacaktı.
Başka bir gerekçe aklıma gelmedi. Muhabarat elemanı olup ve hatta Şam’daki merkezde insanları sorguya çekmeye başlayınca uçmuş bu efendi. DAC’ye uçak indirecekmiş ama bunu kapıdan bile sokmamışlar. Ah bir içeriye girebilseydi. Honecker yoldaşı görüp kafaya bilem alırdı. Kim bu soytarı diye sormazlarsa tabii. Anlat anlat bitmiyor adam kardeşim.
Gülmeyin!!!
2 Ocak 2013