REYHANLI'DA SOLUN ÇAPI


Önemli her politik olay kişilerin, örgütlerin ve değişik kümelenmelerin çapının ne olduğunu ve ne olmadığını gösterir.

Türkiye solunun önemli bölümü Reyhanlı katliamında maalesef yeniden sınıfta kaldı. Yapılan değerlendirmeler büyük çapsızlığı göstermekten öteye gidemedi.

İçindeki korkuları bastırmak için senaryo uydurmanın analiz yapmak sanıldığını yeniden gördük. Bir bölüm insan Reyhanlı’daki katliamın Özgür Suriye Ordusu tarafından yapılmış olmasını istiyor. Olabilir, bu katliamı ÖSO da yapmış olabilir. Ne ki, ihtimallere dayanılarak açıklama yapılmaz. Gerekçe gösterebilmeniz gerekir.

Deniliyor ki: AKP Hükûmeti aylardan beri Reyhanlı’da gerginlik politikası izliyordu. Bu beldede bulunan ÖSO yanlıları da haraç toplamaktan başıboş davranmaya kadar her türlü davranışı sergiliyordu. Yerel halk bunlardan rahatsızdı.

Bunların hepsinin doğru olduğunu kabul edelim. Buradan en az 50 kişinin öldüğü katliama nasıl geçiyorsunuz? Yukarda söylediklerinizin sonucu en az 50 kişinin öldürüldüğü katliam mıdır?

CHP’den Türkiye solunun bazı bölümlerine kadar ortak dert, ne yapıp yapıp Suriye’deki Esad rejimini savunmaktır. Bunu açıkça yapamadıkları zaman peşpeşe ihtimaller sıralayarak konuyu bulanıklaştırmaya çalışıyorlar.

El Kaide de yapmış olabilir, İsrail de yapmış olabilir, AKP hükümetinin kendisi de yapmış olabilir, hatta CIA bile yapmış olabilir. Ateşkes olmasaydı bu listeye mutlaka PKK de eklenecekti. İhtimal sıralamanın sonu yok…

Esad zulmünden kaçan Suriyeli mültecilere ve Reyhanlı’da çoğunluğu oluşturan Sünnilere karşı El Kaide’nin katliam düzenlemesi ihtimal dahilinde görünmüyor. Hem Esad rejimine karşı El Kaide uzantısı olduğunu açıkça belirten bir örgütle savaşacaksınız hem de Esad zulmünden kaçanları da hedef alan katliam yapacaksınız; bu pek olacak iş değildir.

İsrail’in böyle bir katliam yapmış olması da ihtimal dahilinde değildir. İsrail, Suriye’de Müslüman Kardeşler’in iktidara gelmesini istemiyor ve bu nedenle de Esad’a karşı tavrını sınırlı tutuyor. Esad, İsrail için kötünün iyisidir.

İsrail ile Mısır’ın ilişkileri Hüsnü Mubarak iktidarı döneminde sorunsuzdu. Mısır’da Müslüman Kardeşler’in iktidar olmasından sonra ilişkiler eskisi kadar sorunsuz değil.

Filistin’deki Hamas, Mısır’daki Müslüman Kardeşler’in kardeş örgütüdür. Mubarak zamanında merkez bürosu Şam’da idi, Mısır’da iktidar değişince Kahire’ye taşındı.

İsrail benzer bir gelişmenin Suriye’de de ortaya çıkmasını kendi çıkarları açısından istemez.

ABD’ye gelince…

Erdoğan, Obama yönetiminden Suriye’ye müdahale etmesini isteyecek ve bunu destekleyeceklerini bildirecek. ABD, Suriye’ye açıkça müdahale etmeyecek…

Suriye’deki halk ayaklanmasında dincilerin dışındaki grupları daha fazla desteklemeye yönelebilir, ama açık müdahale etmeyecek…

Arap ülkelerindeki halk hareketlerinde; öncelikle Tunus, Mısır ve Suriye’de anti İsrail ve anti ABD sloganları duyulmadı. Geçmişte ise böyle değildi. Esad yönetimi içerdeki patlamanın hedefini birkaç kez İsrail’e yöneltmeyi denedi ama başaramadı.

ABD yönetiminin Arap dünyasında kökleri bulunan anti Amerikancılığı kışkırtmamak için dikkatli davranması kendi çıkarları açısından normaldir. ABD, Libya’da bile ön plana çıkmadı. Fransa ve İngiltere ön plana çıktılar.

Emperyalizm ve uluslar arası teori konusunda zayıf birikime sahip olan Türkiye solu buradan hareketle anlayamadığı bir şeyler olduğunu seziyor ama tutarlı açıklama da yapamıyor.

Öyle görüşler var ki, insan ne söyleyeceğini şaşırıyor…

Bir görüşe göre, Suriye’nin iç işlerine karışılmaması gerekir. Türkiye ile Suriye arasında 800 km’lik ortak sınır var. Bu ülkede 80 bin kişi hayatını kaybetmiş ve 300 binden fazla kişi de Türkiye’ye sığınmacı olarak gelmiş. Bu durumda nasıl olur da Suriye’deki durum sizi ilgilendirmez ya da karışmazsınız?

AKP Hükümetinin Suriye politikası istikrarsızdır ve doğru da değildir. Bunu belirtmek bir şeydir, hiç karışmayalım demek başka bir şeydir.

Bir başka görüşe göre ise, Suriye halkı kendi kararını verebilir.

Siz nerede yaşıyorsunuz, ne olup bittiğinden hiç mi haberiniz yok?” diye sormak gerekir. Suriye halkının bir bölümü Esad yönetimini destekliyor, diğer bölümü ise ona karşı.

Esad yönetimini destekleyen kesimin yanında Rusya Federasyonu, İran, Irak’taki Şiiler ve Lübnan’daki Hizbullah yer alıyor. Ülkede Pastarlar, Iraklı Şiiler ve Hizbullah askerleri de savaşıyor.

Diğer kesimin arkasında ise ABD, Türkiye, Suudi Arabistan bulunuyor. Bu kesim çok parçalı ve homojen değil.

Bir de Kürtlerin durumu var. Kürtlerin Suriye’de Esad yönetimini desteklememesi ve hızla ordulaşarak bazı yerleşim birimlerinin yönetimini ele geçirmesi Türkiye solunun önemli kesiminin hiç hoşuna gitmiyor. Kimisi bu konudaki hoşnutsuzluğunu açıkça gösteriyor, kimisi ise homurdanmakla yetiniyor. Bu kesimlerin ülkedeki ateşkes sürecinden ve PKK’nin hareketli gerilla birliklerinin ülke dışına çıkmasından da hiç hoşlanmadıklarını belirtmek gerek. Esad yanlılarıyla Kürt özgürlük hareketi karşıtları bire bir aynı değil ama aralarında önemli yakınlıklar bulunuyor.

Reyhanlı katliamı için ihtimaller sıralaması yapılırken, bu katliamla ateşkes ve çözüm sürecinin ilişkisi üzerinde hiç durulmuyor. Bölgede öncelikle Suriye ardından da İran çözüm sürecinden son derece rahatsız…

Reyhanlı katliamı ülkenin en önemli sorunundaki çözüm sürecini geri plana itti. Bu katliamı gerçekleştirenler iyice araştırılıp ortaya çıkarılmalıdır.

Ne ki, bu ülkenin en önemli sorunu Suriye değildir. Suriye’deki durum önemli sorunlardan bir tanesidir. Çözüm sürecinin öneminin ve bu sürecin ilerlemesi için yapılması gerekenlerin yeniden öne çıkarılması gerekiyor.


15 Mayıs 2013



*