CEPHE DEĞİL İSE, ZAGOR OLMASIN!..


21 Nisan 1980’de hapisten kaçtıktan birkaç gün sonra maceralı bir şekilde geldiğim evde –Kuleli semtindeydi galiba– Hüseyin Yılmaz Keser’i kısa bir süre gördüm. Geldi, biraz durdu, yeni basılmış olan Cephe dergisini bir bavula doldurdu, aldı gitti ve dolmuş beklerken yakalandı. 

Mihrac Ural adlı soytarının iddia ettiği gibi, Cephe dergisinin son sayısı Ağustos 1978’de yayınlanmış ise, 1980 yılının Nisan ayında bu derginin başka bir sayısı daha çıkmamış ise, o zaman yayınlanan neydi? Normal dergi formatında basılmış Cephe dergisi değil de başka bir şey miydi? Başka bir şey ise, Hüseyin neden yakalandı ve işkence gördü? Yoksa, İbrahim ve Niyazi yanlışlıkla Cephe niyetine Zagor dergisini mi basmışlardı? Polis ve jandarma Zagor’dan anlamayabilir. Teksas, Tom Miks kadar bilinen bir dergi değil. Şöyle bir karıştırıp bakmışlardır. İçinde silahlı adam resimleri görünce de, “Tamam, işte bulduk. Bunlar silahlı mücadeleyi savunuyorlar amirim!..” demişlerdir. 

İşin komikliği bir yana, anlı şanlı genel soytarının örgütün merkez yayın organı Cephe’nin yayınlanmasından haberi bile yokmuş. Ayrıca neden haberi olsun. Sen kimsin bre soytarı. Sen kimsin de insanlar Cephe’yi şöyle bir içerikte basalım diye sana sorsunlar. Üstüne üstelik, anlı şanlı Güney bölgesinden Adana sorumlusu Hüseyin dergileri almak için İstanbul’a gelmiş. Ne yazık ki yakalanmış, ama dergiler İstanbul’da dağıtılmış. Belki elden ele başka yerlere de gitmiştir, olabilir. Kendini her şeyin yöneticisi sanan Mihrac Ural soytarısı derginin çıktığını bırakın görmeyi, duymamış bile. Kimse ona fikrini de sormamış, neden sorsun. Kendisi hapiste, işlevi sınırlı olmak zorunda. Ulan soytarı sen kendini anasının karnından mahalleyi yöneten Mikrop Niyazi mi sanıyorsun!.. 

Bu olay da gösteriyor ki, 1980 yılının başlarında bile Mihrac Ural’ı müritleri dışında takan yokmuş. Müritleri ve yanlışlıkla hayranı olmuş gafiller dışında kimseye emir veremezdi, çünkü dinlemezlerdi. Suriye’ye gidince Muhabarat’ın desteğiyle yükseldi. Türkiye’de birlikte kalabilseydik, hayayı konyayı o zaman görürdü. 

Mihrac Ural bir 12 Eylül çocuğudur. 12 Eylül olmasaydı, yakalanmalar olmasaydı, ister ülke içinde kalsın, isterse cehennem olup gitsin, fazla bir işlevi yoktu. Olay budur!.. 

Benzeri bir olay ben Paris’te iken de olmuştu. 1981 Haziran’ında, geldikten bir ay sonra dergi çıkardık: Tek Yol Devrim. Üç sayı çıktı. İkinci ve üçüncü sayıyı Almanya’dan istediler ve orada basıp dağıttılar. Fransa’da 500 tane basılıyordu, Almanya’yı bilmiyorum. Ardından Ocak 1982’de ev işgallerini yaptık ve Tek Yol Devrim Ev İşgalleri Özel Sayısı bastık. Bu sayı büyük boydu ve hayli fazla basılmıştı. Önceki sayılar gibi bunu da Suriye’ye gönderdim. Sağolsun büyük lider derginin bütün sayılarını orada dağıttı ve övünmeden duramaz ya, bol bol da propagandamı yaptı. 

Örgütte dergi çıkarmak için Mihrac Ural’a sormak gerekmezdi. Neden sorulsun? Sen kimsin ulan!.. 

11 Aralık 2010