Devrimci Karargâh davası sonuçlandı. Sanıklar arasında yer alan Mersin ve Diyarbakır gibi kentlerde emniyetin üst düzeyinde görev yapmış olan Hanefi Avcı toplam olarak 15 yıl ceza aldı.
Hanefi Avcı gibi tanınmış bir polis şefinin devrimcilerle
birlikte yargılanması ve ceza alması yeterince ciddiyetsiz bir olaydır. Hanefi
Avcı’nın iktidara ters düştüğü için ceza aldığı, artık iktidarda bulunmayan
başka bir odağın önde gelen kişilerinden birisi olarak ceza alacağı şimdiye
kadar yeterince yazıldı, tekrarlamayacağım.
Hanefi Avcı vasıtasıyla hatırlatma yapmak istiyorum. Devrimci
hareket içinde kimin eli kimin cebindeydi, denir. Doğrudur.
Bir bölümü ortadan kaybolmuş karanlık tipler vardır.
Bizdeki Mart 1978 operasyonu gibi, çok sayıda kentte birbirine yakın günlerde
gerçekleşen yaygın bir operasyonun nasıl yapıldığı ve bazı şeylerin nasıl
bilindiği bu karanlık tipler sayesinde mümkün olmuştur.
MİT ile içinde yer aldığı devrimci örgütün çökertilmesi
için anlaşma yapan yönetici tipleri biliyoruz, ortaya çıkardık.
MİT Marmara Bölge Başkanı Osman Nuri Gündeş, emekli
olduktan sonra yazdığı anılarında bu iki tipi, “Acilciler’in arasına
sızdırdığımız elemanlar” diyerek açıklamıştı.
Tabi, bunlardır, demedi, böyle demesi beklenemez de. Ama
siz çok sayıda olayı biliyorsanız, karanlık işlere iz sürerek epeyce vakıf
olmuş iseniz, 1978 Mart operasyonunda bu iki tipin kısa aralıklarla
yakalanmasını ve ardından ortaya dökülen bilgileri de biliyorsanız, Gündeş’in
ne demek istediğini anlamanız zor almaz.
Devrimci hareket içinde bilinmeyen ya da tahmin edilen
başka tipler de bulunuyor. Bir bölüm insan buradan, devrimci
hareketin tümünü provokatörlükle suçlamak gerektiği sonucunu çıkarıyor. Çıkarsın,
önemli değil. AKP’ye yaranmak için ne yapacağını şaşırmış bu tiplerin ne
söyledikleri önemli değil.
Önemli olan şudur: Devrimci hareket
içindeki karanlık tiplerin varlığı herkesin malumu ise, sadece bunu söylemek ne
ifade eder?
Bunların ortaya çıkarılması gerekir.
Bu sürece girdiğinizde MİT’ten Muhabarat’a, bu karanlık
tipler ve küçük çevreleri tarafından size karşı her numara denenecektir. Normaldir!
Unutmayın ki, bir sorunun çözümünde karşınıza çıkan
engeller, o sorunun çözümüne dahildir. Önemli bir sorunun
üzerine gideceksiniz ve size de engel çıkarılmayacak!
Nerede o bolluk!
Engellemeler, çelmeler, saptırma çabaları, kişileri
birbirine karşı kullanma girişimleri olacaktır ve bu da normaldir. Sorunun
çözümü konusunda çıkarılan engellerin aşılması, sorunun çözümü sürecine
dahildir.
Biz sorunu çözmek istiyoruz ama engelleniyoruz,
demeyeceksiniz. Bunun yerine önümüze çıkarılan engelleri aşamadık,
diyeceksiniz. Beş yıldır bu
sitedeki 2000’in biraz üzerindeki yazıyı izleyenler bu işin –kendi özelimizde-
nasıl yapılabileceğini görmüştür.
Hanefi Avcı Mersin’de iken içimizdeki bir tiple de
ilişkisi vardı. Bu
tipin adı Beşir Kanmaz idi. Şimdi ve yıllardan beri yaşadığı yer de
–beklenebileceği gibi- Lazkiye’dir. Yanında yaşadığı tip ise bizim baş hainimizdir. Osman Nuri
Gündeş tarafından içimize yerleştirildiği söylenen iki tipten birisidir.
İkinci tip ise halen Türkiye’de yaşıyor. Tamamen deşifre
olmuş zavallı biridir.
O kadar zavallı ki, insanlar açık tavır koyduğunda bile anlamıyor ya da
anlayamıyor.
Önemli olan, bu insanların deşifre edilmesi, kullanılamaz
duruma getirilmesidir.
Hainlerin varlığından söz etmek yetmez, bunları ortaya çıkarabilmek
gerekir.
Bu nasıl yapılabilir, herkesin kendi özeline, içinde
bulunduğu örgüte göre değişir. Bu nedenle kimseye yöntem öğretmeye kalkmadık. Size uygun
olan yöntemi başarılı deneyimlerden de öğrenerek sizin bulmanız gerekiyor.
Hanefi Avcı davası bu konuda yeni bir hatırlatma
gerekçesidir.
20 Temmuz 2013
*